26 Ağustos: Bir Milletin Şahlanış Günü

Rafet ULUTURK

Tarihin bazı günleri vardır ki, yalnızca geçmişi değil, geleceği de belirler.
26 Ağustos da böyle bir gündür:
1071’de Malazgirt Zaferi’nin ve 1922’de Büyük Taarruz’un başladığı,
Türk milletinin kaderini değiştiren iki büyük adımın atıldığı tarih…

Biri Anadolu’yu vatan kıldı, diğeri sonsuza dek bizim kalacağını dünyaya ilan etti.

Alparslan’ın Secdesiyle Açılan Kapılar

Malazgirt Meydanı’nda beyaz elbisesiyle ordusunun başına geçen Sultan Alparslan,
“Ya zafer ya şehadet” diyerek sadece savaş kazanmadı; bir çağ başlattı.
Bizans ordusunun mağlup edildiği o gün, Anadolu’nun kapıları Türk milletine açıldı.
Ama bu kapı, sadece askeri bir zaferle değil, adaletle,
ahlakla ve medeniyet inşasıyla kalıcı hale geldi.

Mustafa Kemal’in Emriyle Zincirler Kırıldı

Aradan yüzyıllar geçti…
1922 yılının yine bir 26 Ağustos sabahında bu kez
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Afyon’dan ordusuna seslendi:
“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Bu emir, sadece bir askeri harekât değil,
esareti reddeden bir milletin yeniden dirilişiydi.
Anadolu’yu işgalden kurtaran bu yürüyüş,
Türk milletinin bağımsızlık tutkusunun ifadesi oldu.

Unutulmaz Bir Sessiz Kahraman: Kırcaali Beyi

Bu iki zafer arasında, daha az bilinen ama tarihî rolü çok büyük bir isim vardır:
Kırcıların Ali, nam-ı diğer Kırcaali Beyi.

Malazgirt Zaferi’nden 281 yıl sonra, 1352’de Ahlat’tan çıkıp
Çanakkale Boğazı’nı geçen bu yiğit, Osmanlı’nın Avrupa’ya geçişinde öncü oldu.
Sadece bir geçiş değil; bir kültürün, bir milletin, bir medeniyetin Rumeli’ye ilk adımıydı bu.
O yerleşti, iskan etti, adaletle yönetti.
Adı, bugünkü Kırcaali şehrinde yaşamaya devam etti.
Yüzyıllar değişti, sınırlar değişti ama onun adı değişmedi.

Kırcaali Şehri: Derin Aklın Sessiz Tanığı

Bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Kırcaali,
sadece bir şehir değil; bir zihniyetin, bir vizyonun, bir derin aklın izidir.
Bir yer fethetmek kolaydır, ama oraya kök salmak,
iz bırakmak ve o izi yaşatmak derin bir strateji ve sabır ister.
Türk aklı işte bunu yaptı.
Kırcaali Beyi’nin adını taşıyan şehir,
bir kahramanı değil; bir milletin kararlılığını yaşatıyor.

Rumeli’yi Yurt Yapan Sadece Kılıç Değildi

Türkler Rumeli’ye yalnızca kılıçla gitmedi.
Beraberinde irfanı, adaleti, ahlakı ve devlet aklını da götürdü.
Kırcaali Beyi ve onun gibiler, Balkan coğrafyasına sadece hükmetmedi,
orayı bir medeniyet sahasına dönüştürdü.
Osmanlı’nın istikbali bu temeller üzerine kuruldu.

Mirasımız: Dualar, Strateji ve Emanet

Bugün bizlere bu topraklarda hür ve onurlu yaşama imkânı sunan:

  • Sultan Alparslan’ı,
  • Kırcaali Beyi’ni,
  • Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü

rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

Bu topraklarda özgür yaşamak, geçmişi anmak değil;
geçmişin emanetine sadık kalmaktır.
Biz, Alparslan’ın duasını ve inancini,
Kırcaali’nin stratejisi cesareti ve stratejisini,
Mustafa Kemal’in emanetini taşıyan bir milletiz.

Zaferler Kutlu Olsun, Emanet Yükümüz Kutsaldır

Bugün zaferleri kutlamak, sadece geçmişi alkışlamak değildir.
O zaferlerin hangi ruhla kazanıldığını unutmamak,
o ruhu geleceğe taşımaktır.
Tarihi yapanları unutanlar, kendilerini de unutur.
Ama biz unutmuyoruz.

Zaferler kutlu olsun!
Ecdadımızın ruhu şad, emanetleri bizimle daim olsun!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

two × 3 =