Rafet Ulutürk
Bir zamanlar bayramlar, takvimdeki sıradan bir gün değil, kalbimizin attığı gündü…
Şimdi sorsan çocuklara, “Bayram ne?”
Belki sadece “tatil” der, belki “tablet zamanı”…
Ama biz biliriz.
Bayram; mahallede sabah ezanıyla başlayan heyecandı.
Annemiz, bayram sabahına özel o güzel sesiyle “Kalk evladım, bayram namazına geç kalacaksın,” derdi.
Baba tıraş olurdu. Yeni gömlekler giyilirdi.
Evde tel tel dökülen baklava, sabaha kadar taş fırında pişmiş börek kokusu…
O koku hâlâ burnumda.
Şimdi çocuklar bayram sabahı bile geç kalkıyor.
El öpmek “eski moda” oldu, ziyaretler “yoğunluktan iptal”…
WhatsApp’tan gönderilen birkaç mesaj, geçmişin sokaklarında koşan neşeli çocukları unutturuyor.