Rfaet ULUTÜRK
Takvim yaprakları Eylül’ü geride bıraktı. Yeni ayın puslu sabahıyla birlikte Ekim’e adım atıyoruz. Sonbaharın serinliği, ruhumuza işlemişken bugün ayrıca özel bir gün: 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü.
Aslında doğanın döngüsü ile insan ömrü arasında güçlü bir benzerlik var. Bahar gençliğimizi, yaz olgunluğumuzu, sonbahar ise yaşlılığımızı simgeler. Yapraklar dalından ayrılırken, bize de hayatın geçiciliğini, zamanın durdurulamaz akışını fısıldar. İsteseniz de istemeseniz de, hepimiz bu yolculuğun yolcusuyuz: Hepimiz yaşlılığa doğru gidiyoruz.
Ne var ki yaşlılık, çoğu zaman yanlış anlaşılır. Çökmüş bedenler, yavaşlamış adımlar görülür; ama kimse yılların biriktirdiği hikâyeleri, tecrübeyi, sabrı ve direnci fark etmez. Oysa her kırışıklık bir hayat izidir; her beyaz tel, bir ömrün şahitliğidir.
Bugün Dünya Yaşlılar Günü’nde, yaşlanmanın bir eksiklik değil, bir değer olduğunu hatırlamak gerekiyor. Toplum olarak yaşlılarımızı sadece özel günlerde değil, her daim hatırlamalı; onların bilgeliğinden, sabrından ve tecrübelerinden faydalanmalıyız. Çünkü unutmayalım: Bugünün gençleri yarının yaşlılarıdır.
Ekim’in bu puslu sabahında, düşen yaprakların hüzünlü ama zarif güzelliğine bakarken, bir an için büyüklerimizi düşünelim. Onlara bir selam vermek, bir hâl hatır sormak, belki küçük bir tebessüm bile hayatlarına renk katacaktır. Çünkü insan, hatırlanmakla var olur.
Yaşlılık, kaçınılmaz bir son değil; bilgelikle taçlanan bir dönemdir. Ve hepimiz, er ya da geç, bu dönemin yoluna düşeceğiz. İşte bu yüzden, yaşlılığı korkulacak değil, saygı duyulacak bir durak olarak görmeliyiz.
Sevgiyle, saygıyla…