Rafet ULUTURK
Dünya siyasetinde bazı anlar vardır ki, sadece ülkelerin değil bölgelerin kaderini değiştirir.
Son günlerde konuşulan “Pakistan-Suudi Arabistan iki devlet, tek ordu” anlaşması da tam olarak böyle bir dönüm noktasıdır. Bu gelişmenin sadece İslam dünyasını değil, küresel dengeleri de sarsma potansiyeli bulunuyor.
Suudi Arabistan’ın Yeni Yönelimi
Suudi Arabistan uzun yıllar ABD’nin güvenlik şemsiyesi altında hareket etti. Ancak son dönemde yaşanan küresel kırılmalar, Washington’un güven kaybı ve Çin-Rusya eksenli yeni dengeler, Riyad’ı farklı arayışlara itti. İşte bu noktada Pakistan devreye giriyor. Nükleer güce sahip Pakistan ordusu, Suudi Arabistan için sadece bir güvenlik garantisi değil; aynı zamanda bağımsız hareket edebilmenin anahtarı.
Pakistan’ın Kazancı
Pakistan içinse bu işbirliği, hem ekonomik hem de stratejik kazanımlar demek.
Enerji güvenliği, Körfez ülkelerinden gelecek yatırımlar ve İslam dünyasındaki prestij, İslamabad’ı daha güçlü bir aktör haline getirecek. “Tek ordu” anlayışı, Pakistan’ın askeri kapasitesini sadece kendi sınırlarında değil, tüm Körfez’de etkili kılacak.
Türkiye’nin Sessiz Ama Güçlü Rolü
Ancak bu anlaşmanın perde arkasında Türkiye’yi görmezden gelmek mümkün değil. Türkiye, son yıllarda hem diplomatik hem de askeri alanda attığı adımlarla İslam dünyasının doğal lideri konumuna yükseldi. Suriye’den Libya’ya, Karabağ’dan Afrika’ya kadar uzanan geniş coğrafyada etkin olan Ankara, Pakistan ve Suudi Arabistan’ı aynı masa etrafında buluşturabilecek nadir ülkelerden biri.
Bu hamle, “dünya beşten büyüktür” söylemiyle küresel sisteme meydan okuyan Türkiye’nin, sözünü sadece diplomatik platformlarda değil, sahada da hayata geçirdiğinin göstergesi.
Küresel Etkiler
Eğer bu model başarıya ulaşırsa, Ortadoğu’da yeni bir güvenlik mimarisi doğabilir. ABD’nin tek taraflı vesayet dönemi kapanırken, İslam dünyasının kendi güvenlik şemsiyesini oluşturduğu bir çağ başlayabilir. Bu da sadece bölgeyi değil, küresel siyaseti kökten etkileyecek bir dönüşüm olur.