Mümin Gençoğlu’nun Kemiklerini Sızlatan Buluşma

Rafet ULUTÜRK

Bazı fotoğraflar vardır, zamanın karanlık sayfalarında kaybolur…
Bazı kareler ise bir milleti utandırır.
Ve işte o fotoğraflardan biri daha düştü önümüze:
Delyan Peevski ile Turhan Gençoğlu’nun tebessüm eden bir buluşma karesi.

O fotoğraf sadece bir buluşma değil,
bir mirasın inkârı, bir milletin sırtına saplanan hançer,
ve en acısı: Bir babanın mezarında sızlamasıdır.

1984 yılında, Bulgaristan Türkleri tarihinin en karanlık günlerinde,
bir adam ayağa kalktı.
O, malını değil, milletini seçti.
O, göçün ateşinde bir siper oldu.
O, zulme boyun eğmedi.
Adı: Mümin Gençoğlu.

Bugün ise aynı soyadını taşıyan oğlu,
gidip bir Bulgar’a – evet, ne Türk ne Müslüman olan birine –
sözde Türk partisinin başında başarılar diliyor.
Ve bunu halk adına yaptığını söylüyor.

Turhan Bey, hangi halk adına konuşuyorsunuz siz?

Babanız, Türk kimliği için mücadele etti.
Siz, o kimliği teslim ettiniz.
Babanız, Bulgar zulmüne karşı yürüdü.
Siz, o zulmün siyasi temsilcisine methiyeler dizdiniz.
Ve bunu utanmadan “kardeşlik, barış” adına yaptınız.

Soruyoruz:
Bugün Kırcaali’nin meydanında, saat kulesinde hâlâ Türk’e hakaret ediliyor.
Eski Türk mezarlığı yılan yuvası olmuş.
Ayşe Molla Çeşmesi başına bir tabela bile asılamıyor.

Peki siz, bütün bunları Peevski’nin yüzüne söyleyebildiniz mi?

Hayır!
Siz oraya, “Tarafım belli, Doğan’ı bıraktım, seninleyim” demeye gittiniz.
O fotoğraf bir halkın değil, sizin kişisel tercih ve çıkarlarınızın belgesidir.
Ama biliniz ki:
Bu halk o fotoğrafı çerçeveletmez, yırtar!

Geçmişte bizi – BULTÜRK’ü – “Bulgarlarla çalışıyorlar” diye suçluyordunuz.
Oysa biz, hiçbir zaman halkımızı temsil ettiğini iddia eden bir Bulgar’a el pençe durmadık!
Biz, halkın haklarını savunmak için çalıştık, savunmaya da devam ediyoruz.

Evet, biz Bulgar partileriyle çalıştık ve çalışıyoruz.
Ama sizin gibi, Türk partisi kisvesi altında Bulgar’ı başa oturtanlarla değil!
Aradaki fark işte burada.
Ve bu farkı sizin anlamanız için önce vicdan, sonra feraset gerekir.

Dün bizi karalıyordunuz, gazetecilere bile baskı yapıyordunuz:
“BULTÜRK’ü yazmayın, onlar Bulgarcı” diyordunuz.
Bugün ne değişti?
Güç mü el değiştirdi?
Siz hep gücün yanında mıydınız?

O zaman size şunu hatırlatalım:
Gerçek siyaset, halk neredeyse orada durmaktır.
Siyaset, zalime dost görünmek değil, halk için bedel ödemeye hazır olmaktır.
Bu; Atatürk’ün yoludur.
Siz bunu da anlayamamışsınız.

35 yıldır Türklerin sözcüsü olduklarını söyleyenler;
Türkçe eğitim getirebildi mi?
Vakıf mallarını geri alabildi mi?
Ana dilde adalet, temsil hakkı kazandırabildi mi?
Hayır!
Ama koltuklarını korudular.
Ve siz şimdi o düzenin bir parçası oldunuz.

Ey Bursa halkı!
Ey Türk milleti!

Bakın bu tabloya:
Bir babanın mirası, oğlunun elinde nasıl harcanıyor.
Soyadına değil, soyuna bakın.
Sözlerine değil, kimlerle yürüdüğüne bakın.
Fotoğraflarına değil, halkın gözyaşına bakın.

Ve unutmayın:
Bu millet, hatayı affeder, yanlışı düzeltir.
Ama ihaneti asla unutmaz.
Ve unutanı da affetmez!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 × 5 =