Tarih, tek tek olayların toplamı değildir;
bir milleti bugüne taşıyan büyük bir yolculuktur.
Türklerin tarihine baktığımızda görüyoruz ki,
çağları açan ve kapatan adımlar tesadüf değildir.
Onlar bir zincirin halkalarıdır.
Geçmişin Halkaları
Göktürklerin Orhun Abideleri, millet olma şuurunu taşa kazıdı.
Talas Savaşı, Türkleri İslam medeniyetiyle buluşturdu.
Malazgirt, Anadolu’nun kapısını açtı.
Rumeli’ye geçiş, Türkleri Avrupa’nın kaderinde söz sahibi yaptı.
İstanbul’un fethi, çağların kapanıp açıldığı bir dönüm noktası oldu.
Cumhuriyet, modernleşmenin ve özgürlüğün kapısını araladı.
Her biri birbirine bağlı halkalar…
Her biri, bir öncekini tamamlayan ve sonrasını hazırlayan bir adım.
Bugünün Eşiğinde
Şimdi yeni bir halkaya gelmiş bulunuyoruz.
Dünya yeni bir düzen kuruyor.
Güç dengeleri kayıyor, eski merkezler sarsılıyor.
Bu dönüşümde Türkler yine hazırlığını yapıyor.
Savunma sanayiinde, teknolojide,
enerji politikalarında ve kültürel birlikteliklerde atılan adımlar,
tarihteki o çağ açıcı iradenin günümüzdeki yansımalarıdır.
Geleceğe Çağrı
Bugün sorulması gereken soru şudur:
“Yeni çağ kiminle başlayacak?”
Cevap, geçmişi bilenler için açıktır.
Dünya Türkleri bekliyor.
Çünkü bu millet, çağ açmayı yalnızca tarihte yapmadı;
bugünde de geleceğe yön verecek kudreti taşıyor.
Türkler için çağ açmak, bir defalık bir olay değil; bir tarihsel misyondur.
Dün olduğu gibi bugün de, yarının kapısını aralayacak adımlar atılıyor.
Belki de gelecek kuşaklar, bizim yaşadığımız bu yılları şöyle anacak:
“Yeni çağ, Türklerle başladı.”