Varna’da Tarih ve Doğa ile Buluşma: Unutulmaz Bir Hafta Sonu
Bu hafta sonu, Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki büyüleyici şehri Varna’ya doğru keyifli bir yolculuğa çıktık. Tarih ve doğanın uyum içinde birleştiği bu şehir, hem göz alıcı manzaraları hem de zengin kültürel mirasıyla bizi kendine hayran bıraktı. Karadeniz’in incisi olarak anılan Varna, sadece denizin serin sularıyla değil, aynı zamanda antik dönemlerden günümüze uzanan tarihi dokusuyla da büyüleyici bir atmosfer sunuyor.
Yolculuğumuz boyunca, şehrin sokaklarında dolaşırken tarihin izlerini hissetmek, antik kalıntılar arasında gezerken geçmişe yolculuk yapmak ve deniz kenarında huzur dolu anlar yaşamak mümkün oldu. Varna, hem doğa severler hem de tarih meraklıları için eşsiz bir deneyim sunuyor. Bu kısa ama dopdolu hafta sonu, unutulmaz anılarla dolu bir maceraya dönüştü.
Eğer siz de hem tarihin büyüsüne kapılmak hem de doğanın tadını çıkarmak istiyorsanız, Varna tam size göre! Bu şehir, her köşesinde keşfedilecek yeni bir hikaye ve her anında yaşanacak yeni bir deneyim vaat ediyor.
Altın Kumlar’da Denizle İç İçe Bir Konaklama
Varna’da konaklamak için tercih ettiğimiz yer, Altın Kumlar (Golden Sands) bölgesinde, Karadeniz’in hemen kenarında yer alan International Otel oldu. Denizin maviliğiyle bütünleşen bu muhteşem otel, sunduğu nefes kesen manzara ve huzur dolu atmosferiyle bizi ilk andan itibaren kendine hayran bıraktı. Sabahları denizin dalga sesiyle uyanmak ve güne Karadeniz’in taze, tuzlu havasını içine çekerek başlamak, şehrin karmaşasından uzaklaşıp doğanın kucağında dinlenmek isteyenler için adeta bir cennet vaat ediyor.
Otel, hem lüks olanakları hem de doğayla iç içe konumuyla tam bir huzur ve keyif vadediyor. Denize sıfır konumda olması, hem gün boyu denizin tadını çıkarmak hem de gün batımının büyüleyici manzarasını izlemek için harika bir fırsat sunuyor. Eğer siz de denizle iç içe, huzur dolu bir konaklama arıyorsanız, Altın Kumlar’daki International Otel, bu deneyimi yaşamak için mükemmel bir tercih!
Balçık: Tarih ve İnançların Buluşma Noktası
Varna’dan sonraki durağımız, Balçık oldu. Bu şirin Karadeniz kasabası, tarihi dokusu ve doğal güzellikleriyle büyüleyici bir atmosfere sahip. Balçık’taki en dikkat çekici duraklarımızdan biri ise, Romanya Kraliçesi Maria’nın zarif sarayıydı.
Kraliçe Maria’nın Sarayı, yalnızca etkileyici mimarisiyle değil, aynı zamanda barındırdığı dini yapılarla da benzersiz bir özellik taşıyor. Sarayın içinde yer alan bir kilise ve bir cami, farklı inançların bir arada, sevgi ve hoşgörü içinde var olabileceğinin güçlü bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Bu yapılar, geçmişten günümüze uzanan bir barış mesajı taşıyor ve ziyaretçilerine dini ve kültürel çeşitliliğin güzelliğini hatırlatıyor.
Tarihin derinliklerinde böylesine anlamlı bir birlikteliğe tanıklık etmek bizleri derinden etkiledi. Farklı kültür ve inançların bir arada uyum içinde yaşayabileceğini görmek, insanlık için umut verici bir tablo sundu. Balçık, sadece bir turistik destinasyon olmanın ötesinde, barış ve hoşgörünün canlı bir örneği olarak hafızamızda yer etti.
Vetrino’da Avrupa’nın En Büyük Tarihi Parkında Zaman Yolculuğu
Balçık’taki etkileyici gezimizin ardından, rotamızı Vetrino kasabasına çevirdik. Bu küçük ama tarihi açıdan zengin kasabayı ziyaret etme amacımız, daha önce İstanbul’a kadar gelip bizi ziyaret eden Veliçie Yücelik Partisi Başkanı İvelin Mihaylov ile buluşmaktı. Ancak bu ziyaret, beklediğimizden çok daha fazlasını sundu. Vetrino’da yer alan Avrupa’nın en büyük tarihi parkı, bizleri adeta geçmişin derinliklerine doğru büyüleyici bir yolculuğa çıkardı.
Tarihi parkın girişine ulaştığımızda, bizi sıcak bir şekilde karşılayan dostlarımızla birlikte Bulgar tarihinin izlerini sürmeye başladık. Park, Traklar’dan başlayarak Bulgar tarihinin en önemli dönemlerini ve figürlerini keşfetme fırsatı sundu.
Parkın girişinde bizi karşılayan ilk yapı, 13 metre yüksekliğindeki Trak Şövalyesi Heykeli oldu. Bu devasa heykel, kötü ruhları kovmak için gökyüzüne ok atan cesur bir savaşçıyı tasvir ediyor. Görkemli duruşu ve ihtişamıyla, ziyaretçilere tarihin kapılarını aralayan ilk adımı simgeliyor. Heykelin ihtişamı ve anlamı, daha parkın başında bizleri derinden etkileyerek, içeride bizi bekleyen tarihi zenginliklere dair büyük bir merak uyandırdı.
Bu tarihi park, yalnızca heykeller ve yapılarla değil, aynı zamanda Bulgar kültürünün ve tarihinin derinliklerine yapılan anlamlı bir yolculukla da bizleri büyüledi. Farklı dönemlere ait tarihi canlandırmalar, dönemin atmosferini yaşatan detaylarla doluydu ve bu da ziyaretimizi unutulmaz kıldı.
Vetrino’daki bu deneyim, tarih meraklıları için bir zaman makinesi işlevi görürken, aynı zamanda geçmişle bağ kurmanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Tarihi Yapılar ve Etkileyici Atmosfer
Parkta yer alan yapılar, dönemin mimari anlayışını yansıtarak taş, mermer, granit, odun ve seramik gibi geleneksel malzemeler kullanılarak inşa edilmiş. Bu detaylar, ziyaretçilere yalnızca görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, aynı zamanda geçmişin ruhunu hissettiriyor. Özellikle eski kaleler ve saraylar, Bulgaristan’ın tarih boyunca geçtiği farklı evreleri ve kültürel zenginlikleri gözler önüne seriyor.
Parkın içinde dolaşırken, her bir yapının kendi hikayesini fısıldadığını hissetmek mümkün. Kimi yapılar Traklar döneminden izler taşırken, kimileri Orta Çağ Bulgar krallıklarının ihtişamını yansıtıyor. Bu mimari eserler, ziyaretçileri adeta bir zaman yolculuğuna çıkararak geçmişin ihtişamını günümüze taşıyor.
Ayrıca park, sadece statik bir tarih müzesi olmanın ötesinde, 50 bin kişilik kapasiteye sahip alanlarda düzenlenen festivaller ve etkinliklerle tarihin canlı bir şekilde yaşatılmasına olanak tanıyor. Bu etkinliklerde dönemin kıyafetleriyle yapılan canlandırmalar, geleneksel müzik ve dans gösterileri, tarih meraklıları için unutulmaz bir deneyim sunuyor. Festival alanındaki coşkulu atmosfer, tarihin sadece kitaplarda kalmadığını, yaşatılarak ve hissedilerek öğrenilebileceğini gösteriyor.
Vetrino’daki bu eşsiz tarihi park, yalnızca mimari yapılarıyla değil, aynı zamanda sunduğu canlı etkinliklerle de tarihin büyüleyici atmosferini hissetmek isteyen herkes için kaçırılmayacak bir durak.
Arkeolojik Buluntular ve Silah Koleksiyonları
Vetrino’daki tarihi parkın bir diğer etkileyici bölümü ise, Matyukhin Bugor’dan (Poreçniy Adası, Don Nehri) elde edilen arkeolojik buluntulara dayanarak oluşturulan sergiler. Bu alanda, 6. ve 7. yüzyıllardan kalma Bulgar silahlarının titizlikle hazırlanmış tam kopyaları yer alıyor. Sergide; kılıçlar, zırhlar, miğferler, yaylar ve oklar gibi dönemin savaş malzemeleri büyük bir özenle sergileniyor. Her bir parça, o dönemin savaş stratejilerini ve zanaatkârlık anlayışını yansıtarak ziyaretçilere tarihin savaşçı ruhunu hissettiriyor.
Serginin en dikkat çekici parçalarından biri ise, Han Asparuh’a ait olduğu düşünülen hançerin replikaları. Bu hançer, yalnızca estetik bir obje olmanın ötesinde, Bulgar devletinin kurucusu olarak kabul edilen Han Asparuh’un tarihsel mirasına bir saygı duruşu niteliğinde.
Bu etkileyici koleksiyon, alanında uzman isimler tarafından büyük bir titizlikle hazırlanmış. Milen Petrov, Marian Manyovski ve Borislav Hadzhiev gibi isimler, projeye katkıda bulunan önemli kişilerden sadece birkaçı. Aynı zamanda, Rus ve Bulgar arkeologların yürüttüğü bilimsel çalışmalar, bu sergilerin oluşturulmasında temel kaynaklar olarak kullanılmış. Arkeolojik verilerin ışığında yapılan bu restorasyonlar, ziyaretçilere geçmişin izlerini mümkün olan en otantik haliyle sunmayı başarıyor.
Bu sergiler, yalnızca tarihi bir keşif sunmakla kalmıyor, aynı zamanda ziyaretçileri Bulgar halkının savaşçı ruhu ve zanaatkârlık mirasıyla da buluşturuyor. Her bir detay, tarihin derinliklerinden gelen bir hikayeyi fısıldıyor ve bu da ziyaretçilerin unutulmaz bir deneyim yaşamasını sağlıyor.
Canlı Tarih Deneyimleri ve Eğitimler
Vetrino’daki Tarihi Park, sadece etkileyici yapıları ve sergileriyle değil, aynı zamanda sunduğu canlı tarih deneyimleriyle de bizleri büyüledi. Parkta, antik ve ortaçağ dönemlerine ait askeri kıyafetler büyük bir özenle hazırlanmış. Keten, yün, ipek ve işlenmiş deriden üretilen bu kıyafetler, dönemin zanaatkârlık detaylarını yansıtarak ziyaretçilere adeta geçmişteymiş hissi veriyor.
Parkta düzenlenen etkinlikler arasında, atalarımızın antik ve ortaçağ askeri becerilerine yönelik eğitimler de bulunuyor. Binicilik, okçuluk, kılıç ve mızrak dövüşü gibi aktiviteler, ziyaretçilere hem eğlenceli hem de öğretici bir deneyim sunuyor. Bu aktiviteler sayesinde ziyaretçiler, tarih kitaplarında okudukları bilgileri bizzat uygulama şansı buluyor ve savaşçıların nasıl hazırlandıklarını, hangi teknikleri kullandıklarını doğrudan deneyimleyebiliyorlar.
Parkın kültürel programında ise, tarihi canlandırmalar ve gösteriler büyük ilgi görüyor. Özellikle “Trakya Kraliyet Şöleni” ve “Kubrat Han’ın Vasiyeti” gibi gösteriler, izleyicilere dönemin atmosferini birebir yaşatıyor. Bu gösteriler, yalnızca tarihi olayları anlatmakla kalmayıp, aynı zamanda dönemin sosyal yaşamına ve geleneklerine de ışık tutuyor. Müzikler, danslar ve ritüellerle zenginleştirilen bu performanslar, ziyaretçilere zamanın ötesinde bir yolculuk sunuyor.
Tarihi Park, sunduğu bu canlı deneyimlerle, ziyaretçilerini pasif izleyiciler olmaktan çıkarıp tarihin bir parçası haline getiriyor. Burada geçirilen her an, geçmişin kapılarını aralayan ve tarihle bağ kurmayı mümkün kılan unutulmaz bir deneyim haline geliyor.
Bu gösteriler, detaylı dekorlar, geleneksel müzikler ve otantik sahne kostümleriyle geçmişin atmosferini birebir yaşatıyor. Katılımcılar, yalnızca bir izleyici olmaktan çıkıp tarihin içinde bir figüre dönüşüyor ve unutulmaz bir zaman yolculuğu deneyimliyor.
Bu park, tarihe duyulan ilgiyi artırmanın yanı sıra, yaşayarak öğrenme metodunu benimseyerek her yaştan ziyaretçiye etkileyici bir eğitim sunuyor.
Bulgaristan’da Geleceği İnşa Eden Bir Lider: İvelin Mihaylov
Bu gezimiz sırasında en çok etkilendiğimiz kişilerden biri, Veliçie Yücelik Partisi Başkanı İvelin Mihaylov oldu. Mihaylov’un liderliğinde, bir zamanlar boş ve atıl durumda olan tarlalar, bugün açık hava müzelerine dönüşmüş durumda. Onun vizyonu ve kararlılığı, Bulgar tarihine yeni bir soluk getirirken aynı zamanda ülkenin geleceğine dair umut verici bir tablo çiziyor.
Mihaylov’un girişimleri sayesinde, Bulgaristan’ın tarihî mirası sadece korunmakla kalmamış, aynı zamanda modern bir yaklaşımla yeniden keşfedilerek halkın hizmetine sunulmuş. Bu dönüşüm, onun tarih bilincini ve kültürel değerlere bağlılığını ortaya koyarken, aynı zamanda toplumsal kalkınma vizyonunu da gözler önüne seriyor.
İvelin Mihaylov ile yaptığımız sohbetlerde, onun siyasete neden adım attığını daha iyi anlama fırsatı bulduk. Konuşmalarında açık ve samimi bir dille şunları dile getirdi:
“Bulgaristan’da iş yapanların önüne sürekli engeller çıkarılıyor. Ben bu engelleri kaldırmak için buradayım. Bulgaristan’da yolsuzluğu bitirmek istiyorum. Bugünkü siyasiler, ‘benim hırsızım, senin hırsızın’ anlayışındalar. Halkımız her şeyi yapabilecek güçte; bizim asıl yapmamız gereken, onların önündeki engelleri kaldırmak.”
Bu sözler, Mihaylov’un samimi, halk odaklı ve adil bir lider olduğunu açıkça gösteriyor. Onun, halkın potansiyeline olan inancı ve ülkenin kalkınması için gösterdiği çaba, yalnızca siyasi bir misyon değil, aynı zamanda derin bir toplumsal sorumluluk anlayışının da yansıması.
Mihaylov’un liderliği altında yürütülen projeler, yalnızca Bulgaristan’ın geçmişini onurlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkenin geleceğini şekillendirecek bir vizyonun da habercisi. Kültürel mirasın korunması, eğitim projeleri ve yolsuzlukla mücadele gibi konulardaki kararlılığı, Bulgaristan’ın daha parlak bir geleceğe doğru ilerlemesinde önemli bir rol oynuyor.
Bu geziden geriye kalan en önemli izlenimlerden biri, Mihaylov gibi liderlerin, bir ülkenin kaderini nasıl değiştirebileceğinin ve topluma ilham verebileceğinin en güzel örneklerinden biri olmasıydı.
![](https://i0.wp.com/bulturk.org.tr/v2/wp-content/uploads/2025/02/varna-ivelin-1.jpg?resize=810%2C807&ssl=1)
Unutulmaz Anılar ve Teşekkürler
Varna ve Vetrino’daki bu unutulmaz deneyimlerimiz, bizlere yalnızca tarihle iç içe bir yolculuk yapma fırsatı sunmakla kalmadı, aynı zamanda Bulgar kültürünü daha yakından tanımamıza da vesile oldu. Bu eşsiz deneyimi yaşamamıza olanak sağlayan İvelin Mihaylov ve ekibine, özellikle de bizlere her daim nazik davranışlarıyla rehberlik eden sekreteri Stella Hanım’a sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Burada gerçekten yeni bir tarih yazılıyor. Bugün bunun farkında olmayanlar olabilir ama burada yapılan işlerin büyüklüğünü herkes bilmeli ve öğrenmelidir. Böylesine vizyoner bir ekibin önü açılmalıdır; eğer siyaset bu yolu açamıyorsa, halkın desteği bu dönüşümün en büyük itici gücü olmalıdır. Halkın karşısında kimse duramaz ve bunu herkes bilir. Bugün yalnızca burada yaşayanlar değil, tüm Bulgaristan vatandaşları, Avrupa’da ve Türkiye’de yaşayanlar da bu tarihi mirasa sahip çıkmalıdır.
Tarihi yazanları desteklemek, yalnızca geçmişe değil, geleceğe yapılan bir yatırımdır. Çocuklarınızın refahı, bu mirası koruyup geliştirenlerin yanında olmaktan geçer. Ancak, sırf çıkar uğruna basit vaatlere kanarak oy verenler, hem kendi çocuklarının hem de devletin önünde bir engel olduklarını bilmelidir.
Burada yapılan çalışmalar, basit projelerden ibaret değildir; bunlar, Bulgaristan’ı yeniden dönüştürecek adımlardır. Herkesin anlaması gereken şu ki, tarihini bilmeyen birinin devlete katkısı olamaz.
Burada yapılanlar gerçek projelerdir; bunlar, Bulgaristan’ın kültürel kimliğini yeniden inşa edecek ve ülkenin geleceğini şekillendirecek derin ve kapsamlı adımlardır.
Bu projeler, geçmişin mirasını günümüze taşıyarak halkın tarih bilincini güçlendirirken, aynı zamanda ulusal birliğin ve gururun temellerini sağlamlaştırıyor.
Bu noktada herkesin anlaması gereken çok önemli bir gerçek var: Tarihini bilmeyen, geçmişinden ders almayan bir bireyin devlete, topluma ve hatta kendi ailesine katkı sağlaması mümkün değildir. Tarih, yalnızca eski olayların kronolojik bir sıralaması değil, aynı zamanda bir milletin kimliğinin, değerlerinin ve ortak bilincinin temelidir. Geçmişte yaşanan başarılar ve zorluklar, bugünün ve yarının yönünü belirleyen pusulalardır.
Bir toplumun bireyleri, köklerini ne kadar iyi tanırsa, geleceğe o kadar sağlam adımlarla yürüyebilir. Tarihini bilen bir millet, geçmişteki hatalardan ders çıkarır, kahramanlarıyla gurur duyar ve kültürel mirasını sahiplenir. Bu bilinçle yetişen bireyler, yalnızca kendi hayatlarına değil, ülkelerinin kalkınmasına da katkıda bulunur. Eğitim, sanat, bilim ve siyasette ilerleme kaydeden toplumlar, tarih bilincine sahip bireylerden doğar.
Bulgaristan gibi köklü bir geçmişe sahip bir ülkede, bu tür projelerin önemi daha da büyüktür.
Her taşın altında yatan bir hikaye, her yapının duvarlarında yankılanan bir geçmiş vardır.
Bu mirası yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak, yalnızca tarihçilerin veya akademisyenlerin değil, tüm halkın sorumluluğudur. Çünkü geçmişini unutan bir millet, geleceğini şekillendirme gücünü de kaybeder.
Burada yapılan çalışmalar, geçmişle geleceği birleştiren bir köprü kurarak Bulgaristan’ın kültürel ve toplumsal dokusunu güçlendiriyor. Bu projeler sayesinde gençler, kendi kimliklerini ve köklerini keşfetme fırsatı buluyor; çocuklar, tarih derslerini kitaplardan değil, bizzat yaşayarak öğreniyor. Bu da, geleceğin liderlerinin ve bilinçli vatandaşlarının yetişmesine olanak sağlıyor.
Sonuç olarak, tarihini bilen ve ondan ilham alan bireyler, ülkelerini daha adil, daha güçlü ve daha bilinçli bir şekilde ileriye taşıyacaklardır. Bu projeler, Bulgaristan’ın sadece geçmişine bir saygı duruşu değil, aynı zamanda geleceğine yapılan en büyük yatırımdır. Unutmayalım ki, güçlü bir geçmiş bilinci olmadan güçlü bir gelecek inşa edilemez.
Bu park, yalnızca tarihi öğretmekle kalmıyor, aynı zamanda çocuklarımızı geçmişin büyülü atmosferine taşıyan bir ortam sunuyor.
Buna aklı ve kalbi olan herkes sahip çıkmalıdır. Çünkü burada yapılan çalışmalar, yalnızca geçmişe duyulan bir saygı değil, aynı zamanda geleceğe yapılan en büyük yatırımdır. Bulgaristan’ın gençleri ve çocukları, bu topraklarda kök salmış tarihi ve kültürel değerlerle yoğrularak büyüyor. Onların burada tarih bilinciyle yetişiyor olması, sadece bireysel gelişimlerine değil, ülkenin geleceğine de umutla bakmamızı sağladı. Bir milletin geleceği, geçmişini bilen ve ondan ilham alan gençlerin ellerindedir.
Gezimizin sonunda, bu ilham verici projelerin mimarı olan İvelin Mihaylov ve özverili ekibine minnettarlığımızı göstermek için hediyelerimizi takdim ettik. Bu anlamlı ziyaretin anısına bol bol fotoğraf çekerek bu özel anları ölümsüzleştirdik. Ancak bu seyahat, bizim için yalnızca bir hafta sonu kaçamağı olmaktan çok daha fazlasıydı. Bu yolculuk, bizlere tarihin ve kültürün hayatımızdaki yerini ve önemini bir kez daha derinden hissettirdi. Tarih, sadece geçmişin bir yansıması değil, geleceğin pusulasıdır.
![](https://i0.wp.com/bulturk.org.tr/v2/wp-content/uploads/2025/02/varna-park1.jpg?resize=810%2C495&ssl=1)
Varna’ya yolu düşen herkese, bu muhteşem tarihi parkı ve çevresindeki zengin kültürel mirası keşfetmelerini şiddetle tavsiye ederim. Burada her adımda, geçmişin izlerini sürmek mümkün. Tarihin tozlu sayfalarından çıkıp, taş duvarların arasında yankılanan hikayeleri dinlemek, insana bambaşka bir perspektif kazandırıyor. Sadece görmekle kalmayıp, hissettiğiniz bu deneyim, kişisel bir dönüşüm yolculuğuna dönüşüyor.
İvelin Mihaylov ve ekibini, bu tarihi değiştiren ve adeta yeni bir çağ açan çalışmaları için bir kez daha tebrik ediyor ve kutluyorum. Onların vizyonu ve kararlılığı sayesinde Bulgaristan, yalnızca geçmişiyle değil, geleceğiyle de gurur duyabileceği bir mirasa sahip oluyor.
Varna’dan ayrılırken, kalbimizde Bulgaristan’a dair derin bir sevgi ve dostluk dolu anılarla döndük. Bu topraklarda öğrendiğimiz her şey, bize yalnızca bir ülkenin tarihini değil, aynı zamanda insan ruhunun gücünü ve kültürel mirasın birleştirici gücünü de hatırlattı.
Bir dahaki seyahatimizde görüşmek üzere! Hoşça kal, Bulgaristan!
![](https://i0.wp.com/bulturk.org.tr/v2/wp-content/uploads/2025/02/varna4.jpg?resize=810%2C384&ssl=1)
![](https://i0.wp.com/bulturk.org.tr/v2/wp-content/uploads/2025/02/varna3.jpg?resize=810%2C509&ssl=1)