Rafet ULUTÜRK
Bulgaristan Ayağa Kalkmak İstiyorsa Türk’e Hak Etmediği Sessizliği Değil, Hak Ettiği Değeri Vermelidir!
Yıl 1989…
Takvimler 3 Haziran’ı gösterdiğinde, Bulgaristan ile Türkiye sınırı açıldı.
Ama bu bir “gezi” değildi. Bu, utanç dolu bir kitlesel sürgündü bu bir soykırımdı.
Rejim, buna utanmadan “Büyük Gezi” dedi.
Ama halk bilir: Bunu dünya bir soykırım olarak tarihe yazdı.
Sadece 3 ayda 345 bin Türk, doğup büyüdüğü topraklardan zorla söküldü.
Bir gecede valizini değil, hayatını topladı.
Tarih yazıldı o gün.
Ve o tarihle birlikte Bulgaristan’ın çöküş süreci de başladı.
Çünkü Bulgaristan, o gün kendi direğini kırdı. Türkler tüm Bulgaristan’da iş bıraktı.
Sanayisini ayakta tutan ustayı, tarlasını işleyen çiftçiyi, öğretmenini, zanaatkârını, yani Türk’ü kaybetti.
O Günden Beri Bulgaristan İyileşemedi
Bugün hâlâ sancı çekiyor Bulgaristan. Çünkü gerçek değerini inkâr eden her devlet içten çöker.
Türk’ü yok sayan bir sistem; kendi aklını, üretimini, vicdanını yok saymıştır.
Ve bu yok oluşun yerini, para, rant ve mafyatik siyaset aldı.
Sözde bir “Türk partisi” kurdular…
Adı Türk, ruhu istihbarat.
Halk için değil, sistem için çalıştılar.
Türk’ün sorununu değil, kendilerinin servetini konuştular.
Bulgaristan’ı yıllardır bu kirli çark sömürüyor.
Ne Türk Kaldı Umurlarında, Ne Bulgar, Ne Devlet!
Devletin gücünü cebine koyanlar, halka efeleniyor.
Milletin malını kendi çiftliği gibi yönetiyor.
Ne demokrasi, ne temsil, ne adalet kaldı ortada.
Ve halk hâlâ susarsa, bu çöküş durmaz.
Yeter artık!
Bu halk 35 yıl boyunca kandırıldı.
Aynı oyunlar, farklı sahnelerde oynandı.
Ama roller aynıydı, oyuncular aynıydı, senaryo aynıydı:
Halk kandırıldı, sistem kazandı.
Bu Oyun Artık Bitmeli!
Eski siyasiler, eski partiler, eski düzen —
Hepsi tasfiye edilmeden, bu ülke ayağa kalkamaz.
Bulgaristan halkı, artık bu çürümüş yapıları baraj altında bırakmalıdır.
Gerçek değişim, halkın iradesiyle gelir.
❗ Bulgaristan Devleti Şunu Artık Anlamalıdır:
Bu ülkenin Türk vatandaşları sadece etnik bir azınlık değil; devletin taşıyıcı kolonudur, belkemiğidir.
Ona değer verilmedikçe, iç barış da sağlanamaz, ekonomik kalkınma da gerçekleşemez, adalet de yerleşemez. Bu mesele sadece Türklerin değil, doğrudan Bulgaristan’ın varlık ve kurtuluş meselesidir.
Parlamentoya Bakın, Gerçeği Orada Görün!
Bugün Bulgaristan Meclisi’nde hükümeti kim ayakta tutuyor?
Yine eski “Türk partisi”…
Ve ne zaman Türk halkı desteğini geri çekse, hükümet düşme noktasına geliyor.
Derken, bu kez yeni kurulan başka bir Türk partisi devreye giriyor ve hükümeti kurtarıyor.
Bu bir tesadüf değil; bu bir gerçektir.
1990’dan beri süregelen gerçek: Bulgaristan’da siyasetin dengesi Türk partisidir!
Bulgar partileri, bu gerçeği görmek zorundadır:
Eğer Türk halkını dışlarsanız,
Eğer Türk’e sadece seçimden seçime uğrarsanız,
Eğer onun haklarını gasp etmeye devam ederseniz,
Devletin çöküşünü yalnızca seyretmekle kalmaz, bizzat hızlandırırsınız.
Türk’ün Emeğini Yok Saymak, Yarını Silmektir!
Bugün hâlâ Türk’ün emeğini, alın terini, sadakatini yok sayıyorsan,
Yarın kendi devletinin geleceğini kaybetmeye mahkûmsun.
Çünkü kimliğini yok saydığın bir halka güven inşa edemezsin.
Saygı duymadığın bir halkla huzur kuramazsın.
Temsil hakkı vermediğin bir milletle demokrasi inşa edemezsin!
Unutmayın:
Türk sustukça Bulgaristan küçülür.
Türk konuştuğunda, sadece kendi değil Bulgaristan da büyür!
Son Sözümüz Şudur:
“Türk’ün hakkını teslim etmeden, bu ülkeye huzur gelmez.
Türk’ü susturarak değil, duyarak büyür bir devlet.
Ve bir milletin sabrını sınamak, bir devletin istikbalini ateşe atmaktır.”
Büyük Gezi’yi unutmadık.
O günü unutanlar, o acıyı tekrar yaşar.
Bu millet unutmaz. Ve zamanı geldiğinde cevabını verir.