4 Ocak: Bulgaristan’da Demokrasiye Vurulan Hançer

Rafet ULUTÜRK

Tarih, toplumların geçmişini aydınlatmakla kalmaz, geleceğin yapı taşlarını da döşer.
Ancak bazı tarihler, yalnızca bir dönemin değil, aynı zamanda bir halkın kaderine vurulmuş hançerlerin izlerini taşır. Bulgaristan için 4 Ocak 1990, böyle bir tarihtir.
Bu tarih, görünürde bir azınlık partisinin kuruluşunu simgelese de, derinlerde Bulgaristan demokrasisine vurulan en büyük darbelerden birinin başlangıcını temsil eder.

1989: Bir Halkın Direnişi ve Manipülasyonun Başlangıcı

1989 yılı, Bulgaristan Türkleri için hem umut hem de trajedi dolu bir yıl oldu.
İsim değiştirme kampanyalarının, dini ve kültürel baskıların zirve yaptığı bu dönemde, Türk azınlık kimliğini korumak için direnişe geçti. Mayıs ayında başlayan ayaklanma, yalnızca Bulgaristan’da değil, tüm dünyada yankı uyandırdı.
Bu kalkışma, Berlin Duvarı’nın yıkılışını hazırlayan süreçlerin Balkanlardaki yansıması olarak görülebilir.

Ancak bu halk hareketi, aynı zamanda sistematik bir planın da başlangıcıydı.
Protestolar bastırılırken, Bulgaristan’da kalabilecek lider figürler dikkatlice tespit edildi. Bu kişiler, halkın bir araya gelip güçlü bir liderlik oluşturmasını engellemek için Avrupa’ya gönderildi. İlginç bir şekilde, Türkiye yerine Avrupa tercih edilmişti; zira bu kişiler daha sonra Avrupa’dan Türkiye’ye yönlendirilecekti. Bu, Bulgaristan Türkleri üzerindeki kontrolün sadece fiziksel değil, aynı zamanda politik ve psikolojik bir stratejiyle de yürütüldüğünü gösteriyordu.

4 Ocak 1990: Sözde Türk Partisinin Kuruluşu

Bu manipülasyonun doruk noktası, 4 Ocak 1990’da gerçekleşti. Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) adıyla bir parti kuruldu. Ancak bu parti, ne hakları savunmak ne de özgürlükleri korumak amacıyla ortaya çıkmıştı. Partinin kurucuları arasında olduğu söylenen 33 kişi, sadece bir isim listesinden ibaretti. Bu 33 kişi, o dönemde kimse tarafından görülmediği gibi, bugün dahi kim oldukları bilinmiyor.

Bu sözde partinin liderliğine getirilen Ahmet Doğan (ajan adıyla “Sava”), Bulgaristan’ın eski istihbarat teşkilatı Dırjavna Sigurnost (DS) tarafından dikkatle seçilmiş ve kontrol edilen bir figürdü. Doğan, halktan uzak bir lider olarak tasarlandı, ancak DS’nin amaçları doğrultusunda hareket etmekte oldukça başarılı oldu. Bulgaristan siyasetinde DPS, komünist rejimin çıkarlarına hizmet eden bir joker haline getirildi.

Demokrasi Maskesi Altındaki Proje

O dönem Bulgaristan, iki kutuplu bir siyasi yapıya bölünmüştü:

  1. Komünistler, eski rejimin devamını isteyenler.
  2. Demokratlar, değişim ve özgürlük isteyenler.

DPS’nin (sözde Türk partisi) kuruluşu, bu kutuplaşmayı dengelemek ve komünist rejimin siyasi kontrolünü sürdürebilmesi için bir araç olarak tasarlandı. Azınlık haklarını savunma iddiasındaki bu parti, aslında Bulgaristan siyasetinde manipülasyonun en güçlü aracıydı. Demokratların güç kazandığı her noktada, DPS devreye girdi ve dengeyi komünistler lehine çevirdi.

Ahmet Doğan, bu süreçte komünistlerin işlerini kolaylaştıran bir lider olarak ön plana çıktı.
Halkın duygularını sömüren, ancak arka planda Bulgar istihbarat teşkilatlarının komünistlerin emirleriyle hareket eden bir figür olarak, DPS’nin kuruluş amacını açıkça ortaya koyuyordu: Demokrasiye engel olmak.

Demokrasinin Önünde Bir Engel: DPS (sözde Türk partisi)

Bugün Bulgaristan demokrasisi hâlâ 4 Ocak 1990’da kurulan bu sistemin etkileriyle mücadele ediyor. DPS, yalnızca azınlık haklarını savunamamakla kalmadı, aynı zamanda Bulgaristan’da gerçek bir demokrasinin inşasını engelleyen en büyük unsurlardan biri haline geldi. Siyasi joker olarak komunistlerin elinde bir maşa olarak kullanıldı. Bu parti, hem Türk azınlıkları siyasi bir araç olarak kullanarak hem de Bulgaristan’daki demokratik gelişimi sabote ederek, ülkede bir tür statüko yaratmayı başardı.

Gizli Belgeler ve Geleceğin Yüzleşmesi (Aslında Doğanın belgeleri çıktı)

Bugün DPS’nin geçmişine dair pek çok şey bilinse de, gizli belgelerin tamamı hâlâ açığa çıkmış değil. Ancak tarih, bu tür sırları uzun süre saklayamaz. Gün geldiğinde, DPS’nin kuruluşundaki gerçekler, Bulgar istihbaratı Komünistlerin DS’nin rolü ve Ahmet Doğan’ın siyasi arenadaki misyonu tüm açıklığıyla ortaya çıkacak. O zaman, bugün hâlâ bu partiye destek verenlerin (özellikle Türkiye’de bulunan STK’lar ) nasıl bir yüzleşme yaşayacağını hep birlikte göreceğiz.

4 Ocak ve Halkın Uyanışı: Uyutulması mı, Uyanışı mı?

4 Ocak 1990, sadece bir partinin kuruluş günü değil, aynı zamanda Bulgaristan Türklerinin siyasi manipülasyonla nasıl araçsallaştırıldığının ve bir halkın kaderinin nasıl şekillendirildiğinin sembolüdür. Bu tarih, Bulgaristan’da demokrasiye darbe vuran, bir hançerin saplandığı gün olarak hafızalarda kalmalıdır.

Bugün Bulgaristan’daki demokrasi mücadelesinin karşılaştığı en büyük engellerden biri, DPS’nin yarattığı statükodur. Bu statükonun yıkılması, halkın geçmişiyle yüzleşmesi ve gerçek liderlerin ortaya çıkmasıyla mümkün olacaktır. 4 Ocak, bir ibret tarihidir ve bu ibret ancak halkın bilinçlenmesiyle anlam kazanacaktır.

Unutulmamalıdır ki, demokrasi halkın kendi geleceğini ve kaderini belirleyebilmesiyle mümkündür.
Bu hançerin çıkarılmasıyla, Bulgaristan gerçek anlamda bir demokrasi inşa etmeye başlayabilir.
Bu, yalnızca siyasi değil, Bulgaristan’da toplumsal bir uyanış gerektirir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

seven − 6 =