Değerli Katılımcılar, Kıymetli Dostlar,
Sevgili Türk Dünyası’nın Kıymetli Temsilcileri,
Hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Bugün burada, Türk milletinin tarihinin en acı ve aynı zamanda en direngen sayfalarından birini anmak için toplandık: Bulgaristan’da yaşanan kültürel soykırımın 40. yılı. Bu anlamlı etkinliğin ve fotoğraf sergisinin açılışında sizlerle birlikte olmaktan büyük onur duyduğumu ifade etmek isterim.
1984 yılında başlayan ve 1989’a kadar süren süreç, Bulgaristan Türklerinin kimliklerini, kültürlerini ve varlıklarını yok etme amacını güden bir dönemin simgesidir. Bir halkın, bir kültürün yok edilme çabası, hem insanlık tarihi hem de Türk milleti için acı bir hatıra olarak kayda geçmiştir. Ancak, bu acı sürecin en güçlü yönü, Bulgaristan Türklerinin gösterdiği direniştir. Kimliklerine, kültürlerine sahip çıkan bu halk, her türlü zorluğa rağmen kendi değerlerini yaşatmayı başarmıştır.
1985 yılında öğrenciyken, İstanbul’da 12 Eylül darbesinin ardından düzenlenen en büyük mitinge katıldım. Beyazıt Meydanı’ndan Topkapı’ya kadar, tüm Türk Dünyası’nın STK’larının katıldığı bu mitingde bizler de yer aldık. O zamanlar hep birlikte “Kahrolsun Jivkov, Katil Jivkov” sloganları atarak, Bulgaristan Türklerinin yaşadığı bu zulme dikkat çekmeye çalışıyorduk.
Bugün burada toplandığımız bu özel günde, geçmişin acılarını unutmadan, geleceğe umut bırakma sorumluluğumuzu da yerine getirmek için bir araya geldik. Bu kültürel soykırım, sadece Bulgaristan Türklerinin değil, tüm Türk Dünyası’nın hafızasında derin izler bırakmıştır. Tarih, geçmişin sadece acılarını hatırlamakla kalmaz; aynı zamanda bize, kültürümüzü, kimliğimizi ve değerlerimizi koruma noktasında ne kadar direncimizi sürdürmemiz gerektiğini de öğretir.
1989 Mayıs ayında göç başladığında, Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen Türklere yardım etmek için elimizden geleni yaptık. O dönemde Rafet Başkan’la tanıştık ve birlikte çalışarak, Bulgaristan Türklerine büyük destek elimizden geldiği kadarı ile destek verdik. Rafet Başkan, o günden bugüne kadar çok önemli bir mücadele verdi ve Bulgaristan Türklerinin sesini her platformda duyurdu. Bugün burada, bu mücadeleyi hatırlayarak onun çalışmalarına olan saygımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli Katılımcılar,
Bugün burada toplandığımızda sadece geçmişin acılarını hatırlamıyoruz; aynı zamanda Türk milletinin direncini, bir halkın özgürlük mücadelesini ve kültürünü koruma azmini onurlandırıyoruz.
1989 yılında Bulgaristan’dan gelen kardeşlerimiz, Türkiye’de sadece yeni bir yaşam kurmakla kalmadılar, aynı zamanda bu ülkeye büyük katkılarda bulundular. Sizler, kadınların çalışma hayatına katılmalarına öncülük ettiniz ve Türk toplumuna çok önemli katkılar sağladınız.
Türkiye, sadece Türkiye’de yaşayanların değil, tüm Türk dünyasının anayurdu, ana vatanıdır. Sizler, bu topraklarda yaşamayı gerçekten hak ettiniz. Hep birlikte, geçmişin izlerinden güç alarak, geleceğe doğru daha güçlü adımlarla yürüyeceğiz.
BULTÜRK Derneği’ne, bu anlamlı etkinliği düzenledikleri için teşekkür ediyorum. Hep birlikte, geçmişin acılarını unutmayarak, Türk milletinin kültürünü, tarihini ve kimliğini koruyarak, gelecek kuşaklara daha güçlü bir miras bırakacağız.
Katılımınız için hepinize teşekkür eder, saygılarımı sunarım.