Madan’dan gelen davet üzerine İstanbul’dan yola çıkarak Filibe, Smolyan ve Madan’a ulaştık.
Bizleri Madanın girişinde karşılayan dostlarımız bizi ilk önce otele yerleştirdiler. Sizler bir saat dinlenin ve ondan sonra bu bölgede köyleri gezelim dolaşalım dediler. Bizlerde hemen birer duş alarak yollara koyulduk.
Tüm bölgeyi köyleri tek tek bizi gezdirdiler. Gittiğimiz her yerde çok sıcak karşılandık.
Herkes Türkiye ve Recep Tayyip ERDOĞAN sevdalısıydılar. Gittiğimiz yerlerde “Bulgaristan Türkleri Kimlik Mücadelesi” kitabını ve BULTÜRK Gazetesini dağıttık. Tüm bölge insanları bizi çok sıcak karşıladılar hepsine teşekkür ederiz.
Madan’da Rufat FELETİ Beyefendiye bu organizasyonu yaparak bizlere bu fırsatı verdiklerinden dolayı kendisine teşekkür ederiz.
Dr.Nedim BİRİNCİ
BULTÜRK Bşk.Yrd
BİZLERE DE BİR PLAKET TAKTİM ETTİLER ZİYARETLERİNDEN DOLAYI
Bulgaristan Türklerinin Kimlik Mücadelesi, ne bir araştırmaya ne de bir kitaba sığar. Niyetim, kimlik belleği dağarcığında boşluk hissedenlere yararlı olmaktır. Hedefimiz aydınlarımız, demek, federasyon ve konfederasyon başkanlarımız, siyasi parti, milletvekili ve Devlet Başkam danışmanlarımız, kanaat önderlerimiz, üniversite öğrencilerimiz ve Türklüğüyle var olup gurur duyan, Türklük üretenlerimizdir. Kısaca “Ne Mutlu Türküm” dinlere hitap etme arzusundayım. Bulgaristan’da Bulgaristan Türkleri 2,5 milyon, çoğumuz anadilimizde siyasi ve bilimsel kitap okuyacak durumda değil. Kutsal kitabımız dışında derin eser algılama alışkanlığımız da yok. “Kafan karışmasın.’*’ ifadesi, her kitabı okuma anlamında da kullanılır. Bulgaristan’da 2016’da yapılan bir araştırmaya göre Bulgarların % 65’i, Türklerimizin % 85’i ve Romanlarımızın da % 92’si kitap okumuyor. Türkçe okuyanlar ise parmakla sayılır. Fakat biz bilimle barışığız. Akıl tutulması da yaşamıyoruz. Uyanlarımızda “bilen kıskanılır” var. Biz Bulgaristan Türküyüz. Hoşgörülüyüz. Sevgi şefkat dışında birikim taşması bilmeyiz. Yerimizde durur, sabırdan güç toplarız. Boyun eğmeden yaşarken, isyan ederiz. Hayattan öğrendik, hak, özgürlük, adalet ve demokrasi kavgası verdik. 1989 İsyanımızla, Türk kimliği mücadelemizi zirveye taşıdık. Dirilip dimdik durmak için çilelerimizden başka bir şeye gerek duymadık. Bizlere hala konar-göçer gözüyle bakılır. Yaşadığımız toprakları Vatan kılmışız. Amma çok gördüler. Türklüğümüz tarihimizden ve doğal haklarımızdan doğdu. 1796 Büyük Fransız Devrimini hazırlayan Maximillien Robespiere’nin kaleme aldığı “Toptum Sözleşmesi” ile yanıp tutuşanlar sadece 15 gençti.
1879 Tırnova Anayasası ruhunu İstanbul’da “Robert Koleji bitirmiş 3-5 Bulgar aydın hazırladı 1990da Hak ve özgürlükler Hareketi (HÖH) kapanı gizli polis “DS” tarafından kuruldu piyon ajan Ahmet Doğan solo oynadı. O, Bulgaristan Türklerinin kimlik davasına aşılanmış kısır bir döngüydü.
Aşıya aşı yapılmaz, meyvesinden de tohum alınmaz. Doğan dönemi bitmiştir. Kimlik davamızdan esinlenip, zalimlerin başı, diktatör Todor Jivkov’u bizler kazma kürekle devirdik. Sel gibi aktık. Ufuk aradık. Mutluluğu ise hepimiz Türkiye Cumhuriyetinde bulduk. Çarlık döneminde faşizme, sosyalist
dönemde totaliter komünizme karşı ödünsüz mücadele verdik. Eritilip asimile edilmek isterken Türk kimliğinin erimediğini, anadilimiz olan Türkçemizi genlerimizde taşıdığımızı, kimliğimizi çözüp yok edecek gücün henüz bulunamadığını bütün dünya gördü. Mücadele yılları bize, yalnız Türk kanı taşımanın, Türk ırkından olmanın, yarımızın Türkiye’de ve Avrupa’da, yarımızın da Bulgaristan’da yaşamamızın, hatta tüm dünyaya dağılmamızın Türk olmamız için yeterli olmadığını öğretti. Türk olmak, Türklük davası için yaşamak, çalışmak, savaşmak ve gerektiğinde bu uğurda ölebilmektir. Atamızın dediği gibi, Türkçe konuşmamana Türk denemez. Bulgaristan Türklerinin Kimlik Davası Osmanlı parçalanırken çok ağır bir tarihsel dönemde başladı. Bugün de hala devam ediyor. İşte bu elinizdeki kitabın da kırmızıçizgisidir.
-Rafet Ulutürk-