Fatih Sultan Mehmet Han’ın davet etmesiyle Türkistan’da İstanbul’a gelen ve cihan padişahı tarafından Gebze’de karşılanan büyük ilim adamı ALİ KUŞCU’nun kabri başında andık.
Aksakallarımızdan Saygıdeğer Celal ÖCAL Abinin düzenlediği buluşmaya İstanbul Eyüp Sultan Belediyesi BİLGİ EVLER KOORDİNATÖRÜ Çağdaş ADIGÜZEL, Ali Kuşçu Uzay Evi Sorumlusu ve Eğitimci Hatice Bahar Atalı, İstanbul Türk Ocağı İst. Şb. Başkanı Sn. CEZMİ BAYRAM, Em.Alb. Sn. Şadi Polat, BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK, Bünyamin Aksungur, Özbekistanlı ressam Sn. Enver Ahmet KULOV ve mezar taşındaki yazıyı Türkçeye tercüme eden Saygıdeğer Dr. Mürselin GÜNEY ile birlikte anma törenine katıldık.
MEZAR TAŞINDA YAZILANLAR
(M e a l e n)
“Evet, ölüm yüce Allah’ın emridir. O, Tanrı’nın yüceliğine tanık ve onun sevdiği bir kişi idi. Allah, ahiret gününde onun içinde olacağı topluluğu nurlandırsın. O iyilik deryasıydı, eksiksiz ve engin bir ilim sahibiydi. Edebiyatta maharetli, gök bilimlerinin kaynağı ve dayanağı, sohbetlerin tamamlayıcısı, üstadı ve nakledicisiydi. Büyük alimlerin en başta geleni, ilimleri şerh eden ve anlamayı kolaylaştıran yüksek akla sahip ALİ KUŞCU’ya Allah, içinden ırmaklar akan aydınlık cennet bahçelerini durak eylesin.”
Ali Kuşçu kimdir?
Peki, Ali Kuşçu kimdir?
Bilime verdiği önemle bilinen Osmanlı Padişahlarından dünyaya yeni çağı açan Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya Medresesi’ne müderris olarak tayin edilen, İstanbul’da astronomi ve matematik alanındaki çalışmalara canlılık getiren Türk astronom, matematikçi ve dil bilimci Ali Kuşçu, 549 yıl önce vefat etti.
Asıl adı “Alaeddin Ali” olan Kuşçu’nun, doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 15. yüzyılın başlarında Semerkant’ta doğduğu rivayet edilir.
Dini ve ilmi eğitimini Semerkant’ta alan Kuşçu’nun babası Muhammed’in, Uluğ Bey’in doğancıbaşısı olduğu ve bu nedenle lakaplarının “Kuşçu” olduğu düşünülmektedir.
Timurlular devrinde Semerkant’ta yetişen Kuşçu, buradaki eğitiminin ardından Bursalı Kadızade-i Rumi’den, Gıyaseddin Cemşid ve Uluğ Bey’den matematik ve astronomi eğitimi aldı.
Kirman’da kaldığı dönemde, Şerh-i Tecrid adlı eserini kaleme alan Kuşçu, bunu Ebu Said Han’a sundu. Alimlerden aldığı dersler neticesinde bir tez mahiyetinde yazdığı ve ayın şekillerini anlatan Hallü’l-Eşkali’l-Kamer adlı bir de risale yazan Kuşçu, daha sonra Uluğ Bey’in yanına döndü. Ayın hallerini yazdığı risalesini Uluğ Bey’e sunan Kuşçu, hocasının takdirini kazandı.
Kuşçu, Semerkand Gözlemevi’nin müdürü olan Kadızade-i Rumi’nin ölümü üzerine gözlemevinin başına geçti ve “Uluğ Bey Zici”nin tamamlanmasında yardımcı oldu.
Uluğ Bey tarafından Çin’e gönderilen Ali Kuşçu, bu ziyareti sırasında da bir eser kaleme aldı.
Uluğ Bey’in oğlu tarafından öldürülmesinden derin üzüntü duyan Kuşçu, Semerkant’tan ayrılarak, hac bahanesiyle Tebriz’e gitti. Kuşçu, burada Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’dan hürmet ve değer görürken, kendisine Fatih Sultan Mehmet’le Uzun Hasan’ın arasını bulması için elçilik teklifinde bulunuldu.
Uzun Hasan’ın teklifini kabul eden Kuşçu, beraberindeki heyetle İstanbul’a geldi. İlmi bilgisi Fatih’in de ilgisini çeken Kuşçu, İstanbul’da kalması için sultan tarafından ikna edildi. Elçilik görevini tamamlamak için Tebriz’e dönen Kuşçu, Uzun Hasan’ın oluruyla 1472’de İstanbul için yola çıktı.
Kuşçu’nun İstanbul’a geldiğini öğrenildiğinde Fatih’in karşılama için kadırga donattırdığı ve alimlerden oluşan bir grubu ona gönderdiği rivayet edilir.
Fatih Sultan Mehmet, 1473’te Uzun Hasan üzerine yaptığı seferde yanında götürdüğü Ali Kuşçu’yu, dönüşte Ayasofya Medresesi’ne müderris tayin etti. İstanbul’da astronomi ve matematik alanındaki çalışmalara canlılık getiren Ali Kuşçu’nun derslerini ilim adamlarının dahi takip ettiği biliniyor.
Kuşçu, medresedeki görevinin yanında medrese nizamnamelerini de hazırlarken, sadece astronomi ve matematik alanında değil kelam ve felsefe alanlarında eserler kaleme aldı.
İSTANBUL’UN ENLEMİNİ ÖLÇTÜ
Öte yandan Ali Kuşçu’nun Fatih Sultan Mehmet zamanında Molla Hüsrev’le birlikte Semaniye Medreseleri’nin programını düzenlemek için görevlendirildiği rivayet ediliyor.
Ali Kuşçu’nun, İstanbul’un 60 derece olarak belirlenen boylam değerini düzeltip 59 derece, enlemini de 41 derece 14 dakika olarak tespit ettiği bilinmekle birlikte Fatih Camisi’nde güneş saati de bulunuyor.
16 Aralık 1474 İstanbul’da vefat eden Ali Kuşçu, Eyüp Sultan Türbesi civarına defnedildi. Kuşçu’nun yetiştirdiği talebeler arasında torunu Mirim Çelebi ile Molla Lutfi de yer alıyor.
KUŞÇU’NUN ESERLERİ
Ali Kuşçu‘nun daha çok şerhhaşiye türünden olan eserlerini “Astronomi-Matematik”, “Kelam ve Usul-i Fıkıh” ve “Dil-Gramer” olmak üzere 3 grupta toplamak mümkün.
Kuşçu’nun “Astronomi-Matematik” alanında “Risale fi’l-heye”, “Risale fi’l-hisab”, “Er-Risaletü’l-fethiyye”, “Er-Risaletü’l-Muhammediyye”, “Şerh-i Zic-i Ulug Beg” ve Şerhu’t-Tuhfeti’ş-şahiyye”; “Kelam ve Usul-i Fıkıh” alanında “Eş-Şerhu’l-cedid ale’t-Tecrid” ve “Haşiye ale’t-Telvih”; “Dil-Gramer” alanında ise “Şerhu’r-Risaleti’l-vaziyye”, “Risale fi vazi’l-müfredat”, “Unküdü’z-zevahir”, “Şerhu’ş-Şafiye li’bni’l-Hacib”, “Faide li-tahkiki lami’t-tarif”, “Risale Ma ene kultü” ve “Risale fi’l-hamd” adlı eserleri bulunuyor.
Ayrıca, nüshaları tespit edilemeyen “Tarihu Ayasofya”, “Tefsirü’z-zehraveyn”, “Mahbubü’l-hamail”, “Risale fi halli eşkali’l-kamer”, “Risale fi mevzuati’l-ulum” ve “Meserretü’l-kulub fi defi’l-kürub” adlı eserler de kaynaklarda Kuşçu’ya atfediliyor.
Ali Kuşçu’nun astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu iki önemli eseri vardır. Bunlardan birisi, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih’e sunulduğu için Fethiye adı verilen astronomi kitabıdır. Eser üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde gezegenlerin küreleri ele alınmakta ve gezegenlerin hareketlerinden bahsedilmektedir. İkinci bölüm Yer’in şekli ve yedi iklim üzerinedir. Son bölümde ise Ali Kuşçu, Yer’e ilişkin ölçüleri ve gezegenlerin uzaklıklarını vermektedir. Döneminde hayli etkin olmuş olan bu astronomi eseri küçük bir elkitabı niteliğindedir ve yeni bulgular ortaya koymaktan çok, medreselerde astronomi öğretimi için yazılmıştır. Ali Kuşçu’nun diğer önemli eseri ise, Fatih’in adına atfen Muhammediye adını verdiği matematik kitabıdır.