Doğu Türkistan’daki Soykırım

Abdullah OĞUZ

  • Türk Dünyası’nda Soykırımlar” Konferansında “Doğu Türkistan’da Soykırım” konusunda – Doğu Türkistan Vakfı Mütevelli heyeti Sn. Abdullah Oğuz’un konuşması;

Dünyanın şu anda içinde bulunduğu siyasî ve askerî durum ve sahip olduğu ekonomik güç nedeniyle kendisini durduracak kimsenin kalmadığını düşünen Çinliler; 2016 yılından itibaren Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk kimliğini tamamen yok etmek için, tarihte eşine az rastlanır bir soykırım uygulamaya başlamıştır. Tam anlamıyla bir açık hava hapishanesine dönüştürülen Doğu Türkistan’ın dışarıyla irtibatı koparılmış, bazı bölgelerde neredeyse sokakta erkek kalmayana kadar herkes tutuklanmış, milyonlar “İdeolojik Terbiye Kampları” adı altında Hitler ve Stalin dönemlerindeki gibi toplama kamplarına atılmıştır. İnsanlar yıllar önce katıldıkları bir dinî faaliyet bahane edilerek uzun süreli hapis cezalarına çarptırılmıştır. Bütün bu yapılanlardan daha kötüsü Çinliler ile Uygurlar, zorla “akraba” ilan edilip, çoğunlukla erkek kalmayan Uygur evlerinde birlikte yaşamaya zorlanmıştır.

Günümüzde Doğu Türkistan’da uygulanmakta olan soykırım ve devlet terörünü aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür.

  1. Temel İnsan Hak ve Özgürlüklerine Yönelik Kısıtlamalar
    1. İşkence, yargısız infaz,
    2. Milyonlarca insanın, hiçbir yargılamaya tabi tutulmadan, Nazi Almanyası, Stalin Rusyası ve Mao döneminde görülen “toplama kamplarına” atılması,
    3. Hayatın en alanında sürekli gözetim altında yaşamaya mecbur edilme, neredeyse her köşe başında polis kontrolü, her yerde yüz tanıma ve diğer yöntemlerle takip altında tutulma
    4. Hukuksuz ve keyfi tutuklama, tutukluları halkın içinde teşhir etme,
    5. Gizli ve/veya göstermelik (karar önceden ilgili komünist parti teşkilatı tarafından belirlenmiş) yargılama, kanunsuz, keyfi ve orantısız cezalandırma, İlham Tohti gibi, bütün faaliyetlerini yasalar çerçevesinde yürüten, sadece Uygurlara eşitlik isteyen akademisyen, sanatçı ve aydının tutuklanması ve bir kısmının ömür boyu hapis cezasına çarptırılması,
    6. Ceza kanununun en evrensel normu olan, ağırlaştırıcı kuralların geriye yürümemesi ilkesinin yok sayılarak, geçmişte serbest bırakılan eylemlerin suç sayılması ve cezalandırılması,
    7. Uygur kültür ve dilinin ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetler kapsamında, aralarında sanatçı ve yazarlarında bulunduğu, hiçbir yasadışı faaliyeti olmayan binlerce aydının toplama kamplarına atılması,
    8. Anne babaları kamp veya hapiste olan çocukların, ailelerinden zorla alınarak yetimhane adı altındaki tecrit kamplarında Çin örf ve adetleriyle yetiştirilmesi,
    9. Anayasal hakları olmasına rağmen anadilde eğitimin fiilen ortadan kaldırılması,
    10. Seyahat özgürlüğün kısıtlanması, yurtiçi ve özellikle yurtdışı seyahatin sıkı kontrole tabi tutulması,
    11. İletişim özgürlüğünün kısıtlanması, insanların yurtdışındaki akrabaları ile görüştü diye tutuklanması, cep telefonlarının özel yazılımlarla kontrol edilmesi
    12. Zorunlu kürtaj uygulanması,
    13. Evlerde sözde Çinli akraba ile yaşama zorunluluğu.
  2. Dini İnanç, İbadet ve Kılık Kıyafet Kısıtlamaları
    1. Kuran-ı Kerim dâhil olmak üzere bütün dini içerikli kitap bulundurmanın ağır suç sayılması,
    2. Namaz, Oruç gibi temel dini ibadetlerin yasaklanması ve bu durumun sürekli kontrol edilmesi, Ramazan’da herkesin öğlen yemek yemeğe zorlanması ve içki içme festivalleri düzenlenmesi,
    3. Dini nikâh, sünnet gibi sosyal hayata ait bütün dini eylemlerin yasaklanması,
    4. İnsanların kendi öz çocukları da dâhil olmak üzere herhangi bir kişiye dini eğitim vermesinin yasaklanması,
    5. İçki, domuz eti gibi dinimizce tüketilmesi haram olan gıdaları tüketmeye zorlama, bütün restoran ve dükkânların domuz ve alkol satmaya mecbur edilmesi, Ramazanda içki içme yarışmaları düzenlenmesi,
    6. Hayatın herhangi bir alanında dini referans almanın ve bu konuda söz veya eylemde bulunmanın yasaklanması, bu kapsamda bütün dijital aletler özellikle cep telefonlarının sürekli kontrol edilmesi ve herhangi bir dini paylaşımın cezalandırılması,
    7. Geçmişte herhangi bir dini faaliyete katılmış olmanın suç sayılması,
    8. Başörtüsü dâhil herhangi bir şekilde İslam’ı çağrıştıracak kılık kıyafetin yasaklanması,
    9. Camilerin yıkılması,

Bu uygulamalar Çinlilerin İmparatorluk döneminden beri rejim ne olursa olsun, uygulaya geldikleri yöntemlerdir. Ancak bunların içinde iki tanesinin üzerinde önemle durulması gereklidir.

  1. Toplama Kampı Uygulaması

Toplama kampı uygulaması Nazi Almanyası’nda rejime muhalif ve tehlike olarak görülen insanları yok etmek için kullanılmıştır. Kamplar 20. yüzyılda iktidara gelen hemen hemen bütün komünist rejimler tarafından ise toplumu dönüştürme, dönüşmeyenleri yok etmek için açılmışlardır.

Doğu Türkistan halkının Müslüman ve Türk kimliğini yok etmek amacını hızlıca hayata geçirmek isteyen XiJin-ping yönetimi Mao’dan öğrendiği bu yöntemi hayata geçirmiştir. Herhangi bir dini veya milli bilinç kırıntısına sahip her yaş ve meslekten milyonlarca Doğu Türkistanlı, sorgusuz sualsiz atıldıkları bu kamplarda, gece gündüz ağır fiziki ve manevi işkence altında Çinlileştirilmeye çalışılmaktadır.

  1. Her eve bir Çinli Uygulaması

Xi Jin-ping yönetiminin zorbalık ve asimilasyon konusunda Mao’dan bile ileri gittiğini gösteren bu zorbalığın temel amacı, evlerin mahremiyetinde Müslüman Türk kimliğin muhafaza edilmeye çalışılmasının ve çocukların bu yönde yetiştirilmesinin önüne geçmektir.

Ancak bu uygulama özellikle erkekleri toplama kamplarında olan evlere gönderilen Çinlilerin ortaya koydukları namussuzluklar yüzünden büyük bir infiale yol açmıştır. Yerleştirildiği evdeki genç bir kıza musallat olan bir Çinli, kızın akrabası tarafından öldürülmüş, bunun üzerine bütün aile tutuklanmış, akıbetlerinden ise haber alınamamıştır.

 

  1. yüzyılda bütün dünyanın gözü önünde yaşanan bu zulüm ve devlet terörüne rağmen, Avrupa ve Amerika’dan çıkan birkaç cılız ses dışında, dünya bütün olup bitenlere karşı üç maymunu oynamaktadır. Bunun temel sebebi, dünyanın içinde bulunduğu siyasi ve askeri durum ve Çinlilerin uyguladığı sinsi politikalardır. Çin sinsi siyaseti ile bazı devletleri özellikle Doğu Türkistan’a komşu olanları yıllardır süren ekonomik ve siyasi politikalarla kendine bağlamıştır. Diğer ülkelerde ise ya satın aldığı kendi propagandasını yapan kitlesi vardır, ya da sahip olduğu ekonomik gücünu kullanarak onları susturmaktadır.

Hepimizin temel amacı güçlü bir Türkiye’dir ve bunun için elimizden gelen her şeyi ortaya koyarak çalışmak zorundayız. Ve şuna gönülden inanıyoruz ki; güçlü bir Türkiye her zaman güçlü bir Doğu Türkistan demektir. Onun için Türkiye’nin içinde bulunduğu kuşatılmışlık durumunu bilmekle beraber, zulüm bu dereceye varmışken bir ses beklemenin de hakkımız olduğuna inanıyoruz. Burada herkesten beklentimiz en azından bu zulmün duyurulması yönündedir. İnanıyoruz ki Türk Milleti yaşanan vahşeti kınadıkça siyasi irade de gerekli adımları atacaktır.

Her şeyin sahibi Aziz ve Celil olan Allah, dayanılmaz acılara göğüs germek zorunda kalan mazlum Doğu Türkistan halkının ve hepimizin yar ve yardımcı olsun.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 × four =