Ergenekon’dan çıkış ve Bahar Bayramı: Nevruz

Selam olsun Tanrı Dağlarının yiğitlerine,
Metehan’dan bugüne, Kürşat’tan Kültegin’e selam…
Selam olsun Ergenekon’dan Malazgirt’e,
Börteçine’nin gök gözlerine selam…

Yeni yılın başlangıcı ve baharın müjdecisi olarak kabul gören Nevruz, aynı zamanda Türklerin Ergenekon’dan çıkışını simgeler.

Gecenin ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart gününe denk gelen Nevruz Bayramı, asırlardır süren gelenekleriyle Türk Dünyası’nın her köşesinde coşkuyla kutlanıyor.

Doğu Türkistan’dan Balkanlara,
Can Azerbaycan’dan Kazakistan’a,
Altaylardan Tuna’ya,
Adriyatik’ten Çin Seddine,
Kırım’dan Türkmenlerine,
Edirne’den Kars’a kadar
tüm Türk yurtlarının bayramıdır nevruz…

Farsça yeni ‘NEV’ ile gün ‘RUZ’ sözcüklerinden oluşmuş birleşik bir isimdir Nevruz…

TÜRK dünyasında “yeni yılın başlangıcı”, “baharın müjdecisi”, “doğa bayramı”olarak kabul gören ve bilinen tarihi 18 asırdan fazla olan Nevruz Bayramı, asırlardır devam eden gelenekleriyle Türk Dünyasının her bölgesinde coşkuyla kutlanıyor. Uzun ve sert kışlardan sonra tabiatın baharla yeniden canlanmasını sembolize eden nevruz, Orta Asya’dan Anadolu’ya, Kafkaslar ve Balkanlara kadar birçok coğrafyada toplumsal birliği, dayanışmayı, yardımlaşmayı sağlayan içeriğiyle varlığını koruyor.

KUŞAKTAN KUŞAĞA AKTARILIYOR

Nevruz, Türklerin Ergenekon’dan çıkış günü olarak da kabul ediliyor. Kelime olarak “yeni gün” anlamına gelen bu özel günde, tabiatın canlamasıyla yeni bir yılın başladığına ve ne kadar bolluk, bereket, yardımlaşma ve dayanışmayla geçirilirse tüm senenin o şekilde geçeceğine inanılıyor. Bugüne özel kurulan ve 7 çeşit yemeğin bulunduğu “nevruz sofrası”na toplu halde oturuluyor. Yılın bolluk ve bereketle geçmesi için kurulan zengin sofrada, herkes her yemekten yiyerek, senenin o rahatlıkta geçmesini diliyor.

ATALARA SAYGI

Bu gelenekte, tarımda bereketli bir yıl dileğiyle, nevruz gününden önce yemişler kireçleniyor. Komple evin içi dışı bir bakımdan geçiyor, her yer temizleniyor. Çocuklar yeni  yılı yeni kıyafetler giyerek karşılayan insanlar, öncesinde evlerini temizliyor, varsa yıkılan yerleri onarıyor, evlerin badanalarını yapıyor.

İnsanlar böylece bu yeni yılda her şeyin yeni olmasına özen gösteriyor. Nevruzda mezarlık ziyareti de sık görülen ritüellerden. Bu ritüel, ecdatla evladın buluşması olarak görülüyor. Kabir ziyaretlerinde atalara saygı gösteriliyor.

Nevruz Bayramı kutlamalarında yumurtaların tokuşturulması da yaygın görülüyor. Üremeyi ifade eden yumurtalar, bolluk için boyanıyor ve tokuşturuluyor.

Ayrıca spor müsabakaları düzenleniyor, şarkılar söylenip dans ediliyor, şairler şiir okuyor. Nevruz’un tarihi Ergenekon’a dayandırıldığından o gün demir dövülerek Ergenekon’dan çıkış da kutlanıyor.

Tarihçiler, ‘Türk dünyasında Göktürkler’in Ergenekon’dan çıkışı, 12 hayvanlı Türk takviminde yeni yılın başlangıcıdır’ diyor…

M.K Atatürk’le birlikte Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Nevruz kutlamalarına daha bir hassasiyet gösterildiği biliniyor…

TİTRE VE ÖZÜNE DÖN!

Bu minvalde, her Türk evladının tarihini bilmesi, layığıyla yaşaması, hakkıyla kutlaması, özüne dönmesi elzemdir düşüncesindeyim…

Türk Dünyasının Yeni Gün’ü Ergenekon’dan çıkışımızın 4658. Yılı kutlu olsun…

Nevruz, Ergenekon Destanı’dır.

Ergenekon Türklerin var olma düşüncesinin sembolüdür.

Nevruz, Türklerin Ergenekon’dan çıkışının anısına kutlanmıştır.

NEVRUZ BAYRAMI TÜRK DÜNYASINA KUTLU OLSUN

________________________________________________________

Ergenekon

Biz Türk Han’ın beş oğluyuz,
Gök Tanrı’nın öz kuluyuz,
Beş bin yıllık bir orduyuz,
Turan yurdu durağımız!

Ak ordumuz sola gitti,
Üç hakanlık tesis etti,
“Medi”, “Sümer Akad”, “Hitti”
Bu üç şanlı oymağımız!

Birincisi Azerbaycan,
İkincisi Geldanistan,
Üçüncüsü Arz-ı Kenan,
Fışkırdı üç kaynağımız!

Gök ordumuz sağa vardı,
Çin’i baştan başa sardı,
Hiyong-nular bu Hanlardı,
Set olmadı tutağımız!

Kara ordu gitti, İskit,
Ülkesinde yaptı bir çit.
“Atilla ol, Şalon’a git”,
Sözü oldu adağımız!

Kızıl ordu dağlar aştı,
Efganlarla çok savaştı,
Bir alayı Hind’e taştı,
Sind oldu bir ırmağımız.

Sarı ordu tekin durdu,
Şehir yaptı, çiftlik kurdu,
Uygurların bu iç yurdu,
Kaldı ana toprağımız!

Yüce Tanrı Oğuz Han’ı,
Göndererek Türk hakanı,
Birleştirdi beş Turan’ı,
Doğdu güneş sancağımız!

Oğuz Han’dan sonra Hanlar
Kazandılar yüce şanlar,
Bilinmek için bu boş anlar,
Şahnamedir sorağımız,

Yıllar geçti bir an geldi,
Türk Tahtına İlhan geldi,
Sağdan, soldan düşman geldi,
Kurulmuştu tuzağımız.

Verilmedi bir dem soluk,
Kanlar aktı oluk oluk,
Öldü bütün çoluk çocuk,
Han, Bey, Çeri, Uşağımız.

Yalnız Nököz ile Kıyan
İki kızı alıp yayan,
Bir sarp dağa attılar can
Bunlar oldu kaçağımız.

Dağdan dağa hep gizlice,
Yürüdüler beş-on gece,
Bir tan vaktı gayet ince,
Bir iz oldu uğrağımız!

Bu iz yolu çok uzattı,
Sonra Alageyik çattı,
Bir dik yardan bizi attı,
Kanadı her bucağımız!

Bir de baktık yeşil bir bağ
Her tarafi bir yüce dağ,
Geniş, fakat sıkı bir ağ,
Dedik ne hoş bu ağımız!

Alageyik çayır yerdi
Yavrusunu emzirirdi,
Bizi gördü meme verdi,
Oldu Ana Kucağımız!

Dörtyüz sene burda kaldık,
Geyik arttı, biz çoğaldık,
Çıkamadık İşe daldık,
Pek şenlendi konağımız!

Elma,erik çoktu yedik,
Demir bulduk, ör işledik,
“Bir gizli yol bulsak” dedik,
Dağ delerdi bıçağımız!

Kurt’tan hali iken bu yurt,
Bir gün peyda oldu bir kurt,
Bir geyiğe attı avurt,
Gördü çoban yamağımız!

Kurt bir delik buldu,gitti,
Bir demirci takip etti,
Ocak yaktı taş eritti,
Açıldı yol kapağımız!

Büyük sevinç, büyük müjde,
Bayram yaptık kentte,köyde,
Torun, oğul, baba, dede,
Büyüğümüz, ufağımız!

Demircye Bozkurt dendi
Han tanıldı,taç giyildi,
Yoldan önce kendi indi,
Sağ elinde bayrağımız!

Börteçine kurdun adı,
Ergenekon yurdun adı,
Dörtyüzsene durdun hadi,
Çık ey, yüzbin mızrağımız!

Oldu sana Kaf bu eşik,
Tarih kaldı delik,deşik,
Artık yeter bu taş beşik,
Oldu körpe yatağımız!

Uzaklarda hoş ülkeler,
Issız yurtlar seni bekler,
İşte Kıpçak, işte Kaşgar,
Ta karşıda Gökdağ’ımız!

Tarhandağı gözler seni;
Tanrı orada sözler seni,
Dört asırdır özler seni,
Tukin dağda otağımız!

Turan, eski toprak bize;
Hind, bir altın konak bize;
Çin köşkleri kışlak bize,
Tuna boyu yaylağımız!

Yunus gibi çıktık Hut’tan!
Büyük yurda küçük yurttan,
Geyik girdik, doğduk kurttan.
Kılıç oldu orağımız!

Sartlık gitti, Uygurlandık.
Soyumuzla gururlandık.
Şamanlardan uğurlandık.
Pirler oldu yardağımız!

İlk yayıldık: Beşbalık’a!
Karakurum, Elmalık’a
Çin başladı zorbalığa,
Ezdi onu tokmağımız!

Sağa sola gitti ordu;
Hind’e, Rum’a bir baş vurdu.
Altın yuta düzen kurdu.
Yine eski yasağımız!

Alplerimiz girdi harbe,
Düşmanlara attı darbe;
Şimal, cenup, şarka, garbe,
Akın etti kısrağımız!

Türk ayağı hangi yurda,
Basmışsa baş eğdi kurda!
“Gökhan orda, Akhan burada! ”
Dedik gitti ayağımız!

Tümen, Çin’e akın etti.
Efrasiyab, Rum’a gitti.
Tomris adı göğe yetti.
Hüsrev oldu tutsağımız!

Teleleri, Aktürkman’ı
Toplamıştı Soğd’un Hanı,
Çapul etti Eşkân(i) , yân’ı
Sevinç adlı soğdağımız!

İlhan Mokan, Bilge Kağan,
Gaznevi’den Mahmut Sultan,
Selçuklulardan Alparslan Han,
Birer şanlı koçağımız!

Askerliği gördü atsız.
Harzem Şah’ı oldu atsız.
Bugün hakan, dün bir adsız:
Böyle kayar kızağımız!

Tonguz, Çin’e hakan oldu.
Hıtay Türk’ü üryan oldu.
İlk düşünen Gür Han oldu,
“Birleşmeli ocağımız”!

Cengiz bunu tasarladı.
Dört bucağa ılgarladı.
Türk soyunu toparladı,
Turan oldu öz bağımız!

Oğuz Han’dan beri mühmel,
Kalmış idi büyük emel.
Yüce dilek uzattı el.
Ele geçti arağımız!

Gökten yüce yıldızımız!
Bir devr açtı her hızımız!
Atilla bir Kırgız’ımız!
Timurleng bir Kazak’ımız!

Fatih aldı İstanbul’u.
Babür, Hind’e eğdi yolu.
Nadir sarstı sağı solu…
Oldu bir son taslağımız!

Bundan sonra talih döndü,
Yıldızımız yine söndü,
Karşımızda Rus göründü…
Kesildi yurt otağımız!

Kırım, Kazan heder oldu!
Tuna, Kafkas beter oldu!
Türkistan’da neler oldu?
İşitmedi kulağımız!

Yurt girince yâd eline,
Ergenekon oldu yine!
Çıkmaz mı bir Börteçine?
Nurlanmaz mı çerağımız…

Ziya Gökalp

ERGENEKON DESTANI

Türker’in yeniden türeyişlerini anlatan bir destan olan Bozkurt Destanı’nın özeti aşağıda verilmiştir:
“…Türker’in ilk ataları Batı Denizi’nin batı kıyısında otururlardı”.
Türkler, Lin ülkesinin ordularınca yenilgiye uğratıldılar. Düşman çerileri bütün Türkleri erkek-kadın, küçük-büyük demeden öldürdüler. Bu büyük ve acımasız kıyımdan yalnızca 10 yaşlarında bulunan bir oğlan sağ kaldı geriye. Düşman askerleri bu çocuğu da buldular ama onu öldürmediler; bu yaşayan son Türk’ü acılar içinde can versin diye bir bataklığa attılar. Düşman hükümdarı, çeri (asker) lerinin son bir Türk’ü sağ olarak bıraktığını öğrendi; hemen buyruk verdi ki bu son Türk de öldürülene, Türker’in kökü tümüyle kazına…
Düşman çerileri çocuğu bulmak için yola koyuldular.
Fakat dişi bir Bozkurt çıktı ve çocuğu dişleriyle ensesinden kavrayarak kaçırdı; Altay dağlarında izi bulunmaz, ıssız ve her yanı yüksek dağlarla çevrili bir mağaraya götürdü. Mağaranın içinde büyük bir ova vardı. Ova, baştan ayağa ot ve çayırlarla kaplıydı; dörtbir yanı sarp dağlarla çevrili idi. Bozkurt burada çocuğun yaralarını yalayıp tımar etti, iyileştirdi; onu sütüyle, avladığı hayvanların etiyle besledi, büyüttü.
Sonunda çocuk büyüdü, ergenlik çağına girdi ve Bozkurt ile yaşayan son Türk eri evlendiler.
Bu evlilikten 10 çocuk doğdu. Çocuklar büyüdüler; dışarıdan kızlarla evlenerek ürediler. Türkler çoğaldılar ve çevreye yayıldılar. Ordular kurup Lin ülkesine saldırdılar, atalarının öcünü aldılar.
Yeni bir devlet kurdular, dört bir yana yeniden egemen oldular.
Ve Türk kağanları atalarının anısına hürmeten, otağlarının önünde hep kurt başlı bir sancak dalgalandırdılar…”
Bu efsaneden anlaşıldığına göre, Türker’in ilk yurtları, Orta Asya’nın batısına yakın bir yerde idi.
Türkler, Turfan’ın kuzey dağlarına daha sonra göçmüşlerdi.
Bir açık hava ve yazı görseli olabilir

YENİ ERGENEKON

Hedefe varmak için, kenetlensin, bozkurtlar
Türk’ün Kızıl elması, tütüyor gözümüzde
Güçlü Millet olmaya, hazırlanmalı şartlar
—- Türk’ün Kızıl elması, tütüyor gözümüzde
—- Ata yurdunda birlik, yatıyor özümüzdeDillerde hep nakarat, tek bayrak, tek bir vatan
Aklınızı devşirin, varsa bunu unutan!
Kırk çeri ile Çin’i basan Kürşat’tan utan!
—- Gevşeklik, ümitsizlik, olmasın sözümüzde
—- Ata yurdunda birlik, yatıyor özümüzdeKınından çıksın artık, paslanmış pusatımız
Şaha kalkacak yine, tırısla kır atımız
Buyruk verdi herkese, Oğuz Kağan atamız
—- Baş koydular, bu yola, bacımız kızımızda
—- Ata yurdunda birlik, yatıyor özümüzdeTarih sayfalarına, destanları yazalım
Şehitlere sığmayan, mezarları kazalım
Tutup Anadolu’dan, diyar diyar gezelim
—- Turan türküsü söyle, çalınsın sazımızda
—- Ata yurdunda birlik, yatıyor özümüzde

Şu Tanrı dağlarını, bozkurtlarla aşarız
Deli taylar gibi de, cenkten cenge koşarız
Bir sancağın altında, devlet kurup yaşarız
—- Kutlu davanın yolu, zaferdir izimizde
—- Ata yurdunda birlik, yatıyor özümüzde

Düşmanın kartal gibi, gözlerini oyarız
Derisini teninden, yüze yüze soyarız
Bu âlemi cihana, nizamını koyarız
—- Ant içmişiz bir kere, gücümüz dizimizde
—- Ata yurdunda birlik, yatıyor özümüzde

Ecdadın soyundanız, asildir kanlarımız
Vatan, millet uğruna, fedadır canlarımız
Heyhat! Kelimetullah, uludur hanlarımız
—- Yeni bir Ergenekon, yatıyor tezimizde
—- Ata yurdunda birlik, yatıyor özümüzde

Kelimetullah: Allah kelamının, İslamiyet’in ulviyetini ve halkiyatlarının kıymetini bildirmek ve yaymak.

http://bulturk.net/ergenekon-dan-estergon-a/1488/

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

twelve − eight =