İnsanın Çelişkisi: Bunca Nimet İçinde Neden Kavga Ediyoruz?

Rafet ULUTÜRK

Allah, insanı en üstün varlık olarak yaratmış, ona akıl, irade ve vicdan vermiştir. Doğa, kainat ve sayısız nimetler insanın emrine sunulmuştur. Güneş ışığını verir, yağmur toprağı besler, ağaçlar meyve sunar, rüzgar serinletir. Her şey, insanın huzuru ve mutluluğu için yaratılmıştır. Ama ne gariptir ki, bunca bolluk ve cömertlik içinde insan hâlâ doyumsuz, bencil ve bölünmüş bir hayat sürüyor. Neden?


  1. Doyumsuzluk ve Nankörlük

İnsan, sahip olduklarının kıymetini bilmek yerine, her zaman daha fazlasını ister. Bolluğun içinde aç gözlü bir şekilde davranır, elindekileri yeterli görmez.

Allah’ın sayısız nimetlerini takdir etmek yerine şikayet ederiz: “Daha çok olsun, daha iyi olsun.” Bu doyumsuzluk, insanın kendisiyle ve diğer insanlarla sürekli bir çatışma içinde yaşamasına neden olur.


  1. Bencillik ve Sahip Olma Hırsı

Doğa paylaşmak üzerine kuruludur. Ağaç meyvesini, yağmur suyunu, güneş ışığını herkesle paylaşır. Ancak insan, paylaşmayı unutur ve sahip olma hırsına kapılır.

Daha çok toprağa, daha çok paraya, daha çok güce sahip olma arzusu, insanları birbirine düşürür. Bu hırs, doğayı tahrip eder, insan ilişkilerini bozar.


  1. Ego ve Üstünlük Çabası

İnsan, diğer insanlarla kıyaslama yapar. Daha üstün, daha zengin, daha güçlü olmak ister. Bu da sürekli bir yarış ve kavga ortamı yaratır.

Oysa Allah’ın verdiği nimetler herkese yeterlidir. Ama insan, “bana daha fazlası” diyerek, kendini başkalarından üstün görme çabasıyla kavgayı körükler.


  1. Şükür ve Farkındalık Eksikliği

İnsan, Allah’ın cömertliğini ve nimetlerini fark etmek yerine sadece eksikliklere odaklanır. Bu da sürekli bir memnuniyetsizlik ve tatminsizlik hali yaratır.

Şükür etmeyen insan, başkalarıyla da barış içinde olamaz. Çünkü şükür, insanın hem Allah’la hem de çevresiyle barış içinde yaşamasını sağlar.


  1. Doğanın ve İnsanlığın Dengesini Bozma

Allah’ın doğaya koyduğu denge, insanın açgözlülüğü ve dikkatsizliği nedeniyle bozuluyor. Ormanlar kesiliyor, sular kirletiliyor, hayvanlar zarar görüyor.

İnsan, doğanın bir parçası olduğunu unuttuğunda, sadece doğaya değil, kendine de zarar verir. Doğanın çöküşü, insanın çöküşüdür.


  1. İletişim ve Merhamet Eksikliği

İnsanın en büyük sorunlarından biri, merhameti unutmuş olmasıdır. Doğa, cömertçe verirken, insan birbirine yardım etmekten ve paylaşmaktan kaçar.

İnsanlar arasındaki iletişim kopukluğu, empati eksikliği, kavga ve çatışmaları körükler. “Biz” duygusu yerine, “ben” duygusu ön plana çıkar.


Neden Bu Hâle Geldik?

  1. İçsel Boşluk: İnsanlar, Allah’ın verdiği nimetlerin manevi değerini göremeyip sadece maddi yönüne odaklanıyor. Bu da onları tatminsiz ve mutsuz kılıyor.
  2. Aşırı Rekabet: Modern dünya, insanları sürekli daha fazlasını istemeye teşvik ediyor. Bu yarış, insanları doğaya ve birbirine yabancılaştırıyor.
  3. Bağdan Kopuş: İnsan, doğayla ve Allah’la olan bağını kaybettiğinde, anlamını da kaybediyor. Bu da onu kavga ve kaos içinde bir yaşam sürmeye itiyor.

Peki, Ne Yapabiliriz?

  1. Şükretmeyi Öğrenmeliyiz: Sahip olduklarımızın farkına varmalı, Allah’a şükretmeliyiz. Şükür, tatmini ve huzuru getirir.
  2. Paylaşmayı Benimsemeliyiz: Doğa nasıl paylaşarak varlığını sürdürüyorsa, biz de elimizdekileri başkalarıyla paylaşmalıyız. Paylaşmak, barışı ve sevgiyi büyütür.
  3. Dengeli Olmalıyız: Tüketimimizi azaltmalı, doğayı korumalı, hırslarımızı kontrol altına almalıyız. Her şeyin bir sınırı olduğunu unutmamalıyız.
  4. Merhameti Geliştirmeliyiz: Kendimize, çevremize ve doğaya karşı daha merhametli olmalıyız. Merhamet, insanlığın ve doğanın iyileşmesinin anahtarıdır.
  5. Farkındalıkla Yaşamalıyız: Hayatı daha derin bir şekilde anlamalı, doğanın bize sunduğu dersleri özümsemeliyiz.

Sonuç: Allah’ın Emaneti Olan Dünyaya Sahip Çıkmak

Allah, insanı bu dünyada “halife” olarak yaratmıştır. Bu, insanın sorumluluk sahibi olduğunu gösterir. Doğa, Allah’ın bir emaneti; biz ise bu emanetin koruyucusuyuz. Ancak bu sorumluluğu yerine getirebilmek için önce kendimize, sonra çevremize ve doğaya karşı dürüst ve şefkatli olmalıyız.

Unutmayalım: Doğa bize hiçbir şey borçlu değil; biz doğaya borçluyuz. Kavga yerine paylaşmayı, tüketim yerine üretmeyi, yok etmek yerine korumayı öğrenmeliyiz. Ancak o zaman hem doğa ile hem de birbirimizle barış içinde yaşayabiliriz. Allah’ın cömertliğini anlamak, bize düşen en büyük görevdir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 × one =