Rafet ULUTÜRK
Her milletin tarihinde dönüm noktaları vardır. Kimliği, varoluşu ve geleceği için ayağa kalktığı anlar… Türkiye için bu, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a atılan ilk adımdır. Bulgaristan Türkleri içinse 19 Mayıs 1989’da Cebel’de atılan cesaret dolu adımdır. Bu iki tarih bir milletin iki coğrafyada aynı ruhla ayağa kalkışıdır.
Cebel’de atılan adım, totaliter komünist rejime karşı Türk halkının suskun kalmadığını gösterdi. Adlarına, dillerine, mezar taşlarına kadar her şeyleri silinmek istenen bir millet, “biz buradayız” diyerek tarihe geçti. Ama bu ses, sadece 1989’da yankılanmakla kalmamalıydı. Bugün, 35 yıl sonra bu ses hâlâ güçlü mü, yoksa törensel sloganlara mı sıkıştı?
35 Yıl Sonra: Ne Değişti?
Aradan geçen otuz beş yılda bizlere ne verildi? Daha doğrusu, biz ne alabildik? Bugün bunu sormak her zamankinden daha elzem.
- Okullarda Türkçe hâlâ yok.
Türkçe, sadece bir dil değil; bir milletin hafızasıdır. Bugün Bulgaristan’daki Türk çocukları, dedelerinin dilini öğrenemiyor. Anadili yoksa, aidiyet de yoktur. Eğitim dilinden silinmiş bir kimlik, sessiz bir asimilasyona mahkûmdur. - Vakıf mallarımız hâlâ iade edilmedi.
Kırcaali Medresesi hâlâ yerinde ama hâlâ halkın değil. Ne camiler, ne tekkeler, ne mezarlıklar… Hepsi bekliyor. Tüm Bulgaristan’daki Türk-İslam mirası ya talan edildi, ya da sessizce çürümeye terk edildi. Bugün kim neyi takip ediyor, bilen yok. Unutuldukça kaybediyoruz. - Basın yok, yayın yok, ses yok.
Bulgaristan Türklerinin bir gazetesi yok, bir radyosu yok, bir televizyonu yok. Yani sesi yok. Oysa bir toplumun sesi yoksa, sözü de yoktur, geleceği de… Hâlâ başkalarının ekranlarında, başkalarının filtresinden anlatılıyoruz. - Sadece yönetenlerin isimleri değişti, sistem aynı.
Rejim değişti diyenlere soralım: Gerçekten mi? Yoksa sadece Todor Jivkov’un yerini başka isimler mi aldı? Uygulamalar, zihniyet, inkâr ve baskı… Hepsi “demokrasi” maskesi altında sürüyor. Gizli soykırım, kültürel ölüm devam ediyor.
Direniş Törensel Değil, Gerçek Olmalı
Her yıl 19 Mayıs’ta binlerce kişi Cebel’e akın ediyor. Törenler düzenleniyor, konuşmalar yapılıyor, hatıralar anlatılıyor. Peki sonra?
Sonra herkes evine dönüyor.
Ama sorunlar yerinde duruyor. Sorulması gereken şudur: Bu topluluk neden 35 yıldır bir arpa boyu yol gidemedi? Neden hâlâ siyasette etkisiz, kültürde silik, eğitimde yok sayılıyor?
Çünkü toplum hâlâ yönünü bulamadı. Çünkü birlik yok, ortak akıl yok. Herkes “bir şeyler değişmeli” diyor ama kimse “ben değişmeye hazırım” demiyor. Bu direnişi sürdürmek, sadece anmakla değil, yeniden başlatmakla mümkündür.
Suç Artık Sistemde Değil, Sessizliktedir
Bugün hâlâ kimi niçin desteklediğini bilmeyen bir halk varsa, suç artık sistemde değil halkın kendi suskunluğundadır. Demokrasi, sadece sandıkta değil, bilinçte kazanılır.
Birleşmeyen kaybeder. Sorgulamayan, susturulur. Tarih gösterdi ki, hak verilmez, alınır. 1989’da Cebel’de alınan inisiyatif, bugün yeniden alınmazsa; bu halkın geleceği sadece törensel hatıralara mahkûm olur.
19 Mayıs’ı Yaşatmak
Bugün 19 Mayıs sadece geçmişi hatırlamak için değil, geleceği kazanmak için yaşatılmalıdır. Bu direnişi kitaplara hapsetmek değil, sokaklara, meclislere, ekranlara ve kalplere taşımak zorundayız.
19 Mayıs, Bulgaristan Türklerinin yeniden şahlanışıdır.
Ama bu şahlanış, kalıcı bir dirilişe dönüşmezse, 1989 sadece bir nostalji olur.
Ve biz, çocuklarımıza miras değil, bir boşluk bırakmış oluruz.
35 yılın ardından artık hesap sorma, örgütlenme, eğitim ve medya ile güçlenme zamanıdır. Cebel bir semboldür, ama bu sembolün hakkını verecek olan bugünkü Türk neslidir.
Bir Dua ile Bitirelim
Allah’ım,
Bize kimliğimizi koruma iradesi,
Dilimize sahip çıkma şuuru,
Mazlumların sesi olma cesareti ver.
Unutturma bizi bize, unutturmasınlar bizi tarihe.
Cebel’de direnenlerin ruhunu şad eyle.
1989’da baskıya karşı duranların emanetini koruyacak nesiller yetiştir.
Bize birlik olmayı, beraberce yürümeyi,
Hak için susmamayı, adalet için yorulmamayı nasip eyle.
Dilimizi, dinimizi, tarihimizin izlerini
Hakkıyla taşıyacak kalpler,
Doğruluğa susamış gönüller,
Ve sabırla adaleti arayan yürekler ver bize.
Amin.
