Rafet ULUTÜRK
Dünyada eşi benzeri yok…
Bir lider düşünün:
Toplum lideri olacak ama toplum için tek bir gerçek adım atmayacak.
Haklarını savunacakmış gibi yapacak ama hakkın yanından bile geçmeyecek.
Ve bu trajik tiyatro tam 36 yıl sürsün…
Evet, yanlış duymadınız: Bulgaristan’da adı “Türk”, özü “menfaat” olan bir partinin başında 36 yıldır bir adam var: Ahmet Doğan.
Peki ne yaptı bu sürede?
- Türkçe okullarda öğretiliyor mu? Hayır.
- Camiler, tekkeler, tarihi eserler iade edildi mi? Hayır.
- Türkçe gazete var mı? Yok.
- Türkçe yayın yapan bir TV kanalı? Yok.
- Çocuklarımızın Türkçe kitaplara ulaşabileceği bir kırtasiye bile? Yok.
- Dergi? Yok.
- Türk basını, Türk kültürü, Türk sesi? Yok, yok, yok!
Ama her seçimde oy isteyen bir parti var.
Her dönem iktidarla iş birliği yapan bir “temsilci” var.
Ve her yıl kaybolan umutlar, susturulan diller, unutulan isimler var…
1984’teki isim değiştirme zulmünde öldürülenlerin hesabını soran yok.
O gün insanların üzerine kurşun yağdıranları adalet önüne çıkaran yok.
Bırakın cezayı, mahkeme bile yok!
Ve şimdi…
Türkiye’deki çifte vatandaşlar oy kullanıyor, ama aday olamıyor.
Seçmek serbest, seçilmek yasak.
Avrupa Birliği ülkesiyiz ya hani, güya “demokrasi” var…
Sözde Türk partisi, özde çıkar şebekesi haline geldi.
Parti var, temsil yok.
İsim var, irade yok.
Sahne var, oyuncu yok.
Ve ne acıdır ki seyirci olarak hala biz varız!
Artık bu düzenin değişmesi lazım.
Temsil ettiğini söyleyenler değil, gerçekten mücadele edenler konuşmalı.
Türk halkı, 36 yıl daha beklememeli.
Kendi sesini, kendi gölgesini, kendi liderini bulmalı.
Çünkü artık yeter!
Ya haklarımızla var olacağız…
Ya da sustukça yok olacağız.