Rafet ULUTÜRK – Genel Başkanın konuşması;
Saygıdeğer Bakanım,
Türk Dünyasının çok Değerli STK yöneticileri,
kıymetli basın mensupları,
Bulgaristan Türklerinin aziz evlatları
ve kıymetli gönüldaşlarımız;
Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz!
Bugün burada sadece bir binanın kapılarını açmıyoruz;
yıllardır susturulmuş bir milletin sesine,
unutturulmak istenen bir kimliğe,
bastırılmış bir tarihî hafızaya
yeniden kapı aralıyoruz.
Temsil ediliyormuş gibi gösterilen
ama aslında teslim alınan bir halkın
yeniden ayağa kalkışının adımlarını
bugün burada hep birlikte atıyoruz.
BULTÜRK derneği olarak biz,
Türk milletinin onurunu,
tarihini ve haklarını
Balkanlar’da yaşatmak için yola çıktık.
Ve bugün bu yolda önemli bir eşiğe ulaştık.
Yeni Genel Merkezimiz; dört duvarla değil,
alın teriyle, inançla,
sadakatle ve kardeşlik ruhuyla inşa edilmiştir.
Bu mübarek çatının
milletimize kazandırılmasında
büyük emek ve katkı sunan,
her daim mazlumun sesi,
mağdurun umudu olan,
Türk milletinin her ferdini gönlünün en kıymetli köşesinde taşıyan
çok değerli,
saygıdeğer Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’ya
en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Rabbim kendisinden razı olsun,
yolunu daima açık, izini daima kutlu eylesin.
O’nu bu aziz milletin Süleyman’ı olarak her daim aramızda var eylesin.
Sayın Bakanımız Süleyman Soylu,
bu mübarek mekânın kazandırılmasında yalnızca resmî makamın değil,
yüreğinin de desteğini verdi.
Samimiyetini ortaya koydu, vizyonunu gösterdi, inancını ortaya koydu.
Eğer bugün bu çatının altında çocuklarımız geleceğe hazırlanıyorsa,
eğer bu bina artık sadece bir yapı değil de,
bir vatan limanı, bir gönül sığınağı olmuşsa,
bunda onun liderliğinin, kararlılığının ve yüksek devlet adamlığının payı büyüktür.
Süleyman Soylu sadece bir bakan değildir;
o, zamanın ruhunu okuyabilen, milletin derin yaralarını hissedebilen bir irade ve gönül adamıdır.
O, devletin makamında otururken milletin kalbinde yer edinen,
sınırlar haritalarla çizilse de, gönül coğrafyasında sınır tanımayan bir anlayışın temsilcisidir.
Balkanlar onunla hatırlanır,
Kafkaslar onunla cesaret bulur,
Orta Asya onunla yeniden umutlanır,
Anadolu onunla ayağa kalkar.
Onun adı; sadece bir kişiyi değil, bir fikri, bir duruşu, bir davayı temsil eder.
Çünkü onun yürüdüğü yol, ecdadın izidir;
gönlünü açtığı her yer, tarihin bize bıraktığı emanettir.
Değerli misafirler,
Bulgaristan’da 36 yıldır Bulgaristan Türkleri adına mecliste oturanlar oldu.
Ama o mecliste biz şunları göremedik:
- Okullarda Türkçe okutulmadı.
- Camilerimiz ve vakıf eserlerimiz iade edilmedi.
- 1984 zulmünün failleri yargılanmadı.
- Türkçe bir gazete, televizyon ya da dergi çıkarılmadı.
- Gençlerimiz meclise taşınmadı.
- Kitapçılarda Türkçe kitap bulunamaz oldu.
- Oy veren vardı, ama aday olmak yasak.
- Konuşan yoktu; susturulan çoktu!
Sözde temsilciler
halkı temsil etmedi;
yalnızca kendi koltuklarını korudu.
Kimin halkla güçlü olduğu değil,
kimin iktidara yakın durduğu ödüllendirildi.
Koltuklar değişti, ama zihniyet hiç değişmedi.
Avrupa Birliği, Bulgaristan’a insan hakları madalyası taktı,
ama Türkler hâlâ anadilinde eğitim alamıyor.
Türk-İslam eserleri hâlâ iade edilmiyor.
Brüksel sustu, Strasburg görmezden geldi.
Ve bu esaretin devamı için içeriden bazıları sustu,
bazıları iş birliği yaptı.
Ama biz susmadık!
Ve bugün buradan, çok daha büyük bir adım atıyoruz!
Kıymetli dava arkadaşlarım,
Bugün bu sandalyelere oturan sizler,
yarın burada açacağımız kurslarla,
inşallah dünyayı yönetecek Türk gençlerine yer açacaksınız.
Artık sadece geçmişi anlatmayacağız.
Geleceği inşa edecek gençliğimizi bu merkezde eğiteceğiz.
Dünya, 20–30–50 yıl sonra stratejilerini burada yazılacak.
Ve dünya artık bizim çocuklarımızın yazdığı stratejileri konuşacak.
Bu eğitim; sadece akademik kürsülerden değil,
sahada hayatı yaşamış, bedel ödemiş, millet için ter dökmüş insanların rehberliğinde olacak.
Biz burada herkesi aynı kalıba sokmayacağız.
Ama herkesi,
insan olmak, kendi milletine faydalı olmak,
vicdanlı ve cesaretli olmak için yetiştireceğiz.
İnanç, ahlak ve iradeyle donatılmış bir öncü nesil inşa edeceğiz.
İşte bu bina artık yalnızca bir dernek değil;
geleceği yönlendiren,
tarihin seyrini değiştirecek bir merkez olacaktır.
Sefer bizden, zafer Allah’tandır.
İnşallah biz bu yola niyet ettik, bu yola çıktık!
Ve buradan açıkça ilan ediyoruz:
- Bulgaristan’da Türkçenin okullarda yeniden yer bulması için mücadele edeceğiz.
- Camilerimiz, vakıflarımız, mezarlıklarımız ve kültürel varlıklarımız için mücadelemizi sürdüreceğiz.
- Gençlerin siyasette yer bulması ve sesinin duyulması için yol açacağız.
- Türkiye’de 89 göçmenlerini Bulgaristan parlamentosuna taşımak için ne gerekirse yapacağız.
- Türk medyasını kuracağız; yazan, konuşan, yöneten bir millet olacağız.
- Halkımızın adalet arayışını hem Bulgaristan’da hem dünyada duyuracağız.
Bugün bu mekân varsa,
yarın Balkan Türkleri ve Türk Dünyası daha güçlü olacaksa,
geleceğe umutla bakabiliyorsak;
bunda bir samimiyet, bir gayret,
bir millet şuuru vardır.
Bu vesileyle başta Bakanımız Saygıdeğer Süleyman Soylu olmak üzere, İstanbul Valimiz Davut Gül’e Fatih ve Bayrampaşa Belediye Başkanlarımız ve emeği geçen herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Değerli dostlarım, kıymetli kardeşlerim,
Bizler bir göçün yahut bir yenilginin mirasçıları değiliz;
bir direnişin, bir uyanışın ve büyük bir davanın evlatlarıyız.
Bu bina; sadece geçmişin hatırasını yaşatmak için değil,
geleceği inşa etmek, köksüzlüğe karşı kimlik dikmek,
dağınıklığa karşı birlik kurmak,
sessizliğe karşı gür bir haykırış olmak için vardır.
Bu çatı, tarihin yükünü omuzlayanların,
yarınlara umut taşıyanların mekânıdır.
Ve biz burada sadece taş değil,
bir ruh, bir bilinç ve bir millet iradesi yükseltiyoruz.
Çünkü biz biliyoruz ve inanıyoruz ki:
Hak, verilmez; alınır.
Özgürlük, susarak değil; direnerek kazanılır.
Sustukça siliniriz, konuştukça var oluruz.
Ve işte tam da bu nedenle,
buradan bir kez daha söz veriyoruz:
Bu halk bir daha susturulmayacak!
Bu halk bir daha görmezden gelinmeyecek!
Bu halk, yeniden ve daha gür bir sesle ayağa kalkacak!
Ve bu kalkışın adı,
bu dirilişin nefesi,
bu kutlu yürüyüşün bayrağı:
BULTÜRK’tür!
Unutmayın:
Balkanlar bizim özümüzdür,
BULTÜRK bizim sözümüzdür,
Türk Dünyası ise yüreğimizde taşıdığımız canımız, kutlu davamızdır.
İstanbul, gönlümüzün ebedî payitahtıdır;
BULTÜRK ise bu kutlu yürüyüşün pusulası, istikametidir.
Birliğimiz gücümüzdür,
davamız halkımızdır,
sesimiz ise mazlumun umudu,
yetimin duası, haksızlığa karşı yükselen bir vicdan çığlığıdır.
Ve artık bu ses:
Ne bastırılacak, ne susturulacaktır!
Çünkü bu ses;
Türk’ün sesi, adaletin sesi,
hakkın ve hakikatin sesidir!
Bugün attığımız her adım,
yazdığımız her yazı,
konuştuğumuz her söz,
yarınların vicdanına yazılmış bir mirastır.
BULTÜRK gazetemiz,
kaleme aldığımız kitaplarımız,
yaptığımız konuşmalar ve yayınlarımız;
gelecek nesillerin yönünü bulmasında
birer kutup yıldızı olacaktır.
Bugün belki raflarımızda yeterince kitap yok,
çünkü dün yazan olmamıştı…
Ama biz bugün yazıyoruz ki;
yarın okuyanlar, geçmişin sesini duysun,
geleceğin yolunu aydınlatsın!
Ve bu ses,
yalnızca bu topraklarda değil,
dünyanın dört bir yanında yankılanacak,
asırlar sonrasına bile iz bırakacaktır.
Bu mekân;
yalnızca dört duvardan ibaret bir bina değil,
bir vicdanın kaydı, bir tarihin aynası,
bir milletin duasının ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
Burada yükselen sadece taşlar ve duvarlar değildir;
burada yükselen, birliğimizin umudu,
dirliğimizin sarsılmaz temeli,
ve nesilden nesle aktarılacak kutlu bir davanın yaşayan izidir.
Unutmayın:
Kalem ve fikir yok edilemez;
onlara sahip çıkanlar, tarihte iz bırakır.
Fikri olmayanlar, kalemi olmayanlar;
bugün yok sayılır, yarın yok olmaya mahkûmdur.
Bu duvarlar;
yalnızca bir yapı değil,
bir milletin umudu, bir davanın sesi,
ve bin yıllık kardeşliğimizin somutlaşmış simgesidir.
Rabbim;
bu kutlu yolda azimle yürüyen her gönüle
güç, feraset ve istikamet nasip eylesin.
Allah Teâlâ, aramıza nifak sokmak isteyen
fitne odaklarına fırsat vermesin;
birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi daim eylesin.
Bu kutlu eserin vücut bulmasında katkı sunan,
taşına emeğini, harcına yüreğini katan,
gönlüyle, duasıyla, omzuyla bu yolda yürüyen
tüm dostlara, kardeşlerimize
minnettarım, müteşekkirim.
Sizlerin samimiyetiyle yükselen bu mekân,
yalnızca bir yapı değil;
milletimizin sevdasıyla yoğrulmuş bir sancağın dikilişidir.
Ne mutlu ki Türk’üz,
ne mutlu ki bu davanın yolcusuyuz!
Var olun, sağ olun…
Yüreğinizdeki bu kutlu sevda,
nesiller boyu sürsün, hiç eksilmesin.
Buraya gelen tüm dava arkadaşlarımıza bu açılışımıza katıldığınız için teşekkür eder saygılar sunarım.
Sağolun var olun Allaha emanet olun…



