Uzun yıllar boyunca, Bulgaristan, Türkiye ve Türk Dünyasının seçkin Ülkelerinin kadim şehirlerinde yapmış olduğum araştırma ve seminerlerden edindiğim bilgi birikimlerim çerçevesinde “Bulgaristan’ın DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI” nı hakkında siz değerli hemşerilerimize zamanın el verdiği ölçüde anlatmak istiyorum.
Öncelikle Bulgaristan’ı coğrafi ve tarihi açıdan ele alalım;
Bulgaristan Balkanlarda yer alan bir ülkedir. Batısında Sırbistan ve Kuzey Makedonya, Doğusunda Karadeniz, Kuzeyinde Romanya, Güneyinde Yunanistan ve Güneydoğusunda Türkiye ile çevrili 110.994 KM2 yüz ölçümüyle Avrupa’nın en büyük yüzölçümüne sahip 16. Ülkesidir.
Balkanlar, Rodop ve Rila gibi dağlar yüzey şekillerini belirler.
Rila dağındaki Musala zirvesi doğu Avrupa ve Balkanların en yüksek noktasıdır.
Kuzeydeki Tuna – Dobruca ovası ve Güneydeki Yukarı Trakya ovası Bulgaristanın deniz seviyesine en yakın ve verimli bölgeleridir.
Başkenti Sofya, resmi dili Bulgarcadır.
Tarihte Bulgar devletleri
TARİHTE BULGAR DEVLETLERİ…..
☆ Büyük Bulgar Devleti;
Güçlü devlet adamı, KUBRAT HAN tarafından Kafkasya’nın kuzeyinde KUBAN ve DON nehirlerin arasında bulunan münbit arazide yaklaşık 620 li Yıllarda kurulmuş ve tahmini olarak 30 yıl gibi kısa bir ömür sürmüş olup 650’li yıllarda yıkılmıştır.
Devlet başkanı “KUBRAT HAN”ın mezarı halen UKRAYNA topraklarındadır.
☆ Birinci Bulgar devleti:
681-1018 yılları arasında hüküm sürmüştür.
Kubrat Han’ın küçük oğlu Asparuh Han yönetiminde Tuna boylarına yerleşen Bulgarlar, 679 yılında Tuna Bulgar Hanlığını kurdular.
681 yılında yapılan anlaşma ile Bizans İmparatorluğu tarafından resmen tanınarak tarihte ikinci olmasına rağmen günümüzdeki BULGAR kaynakları bu devleti Birinci BULGAR DEVLETİ olarak bilip tanıyorlar.
☆ İkinci Bulgar Devleti:
İvan ASEN (HASAN) tarafından 1185 tarihinde kurulmuştur.
1185-1422 tarihine kadar (Osmanlı tarafından fethedildiği tarih) hüküm sürmüştür.
☆ Üçüncü Bulgar Devleti.
1878 yılında Osmanlı Devleti bünyesinde olmak üzre kendisi Bulgar kanı taşımadığı halde 1.Ferdibant Prenslik olarak atanarak kısmı özerklik ilan edilmiştir
Bu günkü Bulgaristan devleti;
5 Ekim 1908 tarihinde Osmanlıdan ayrılarak bağımsız devlet olmuştur.
Bulgaristan yüz ölçümü, 63.752 km2 ile başladı 111 bin km2 çıktı
Nüfusu Bulgaristan dışında yaşananlarla birlikte “SEKİZ” MİLYON’un üzerindedir.
Ancak, nedense Bulgar Devleti bu nüfusu kasıtlı olarak ALTI MİLYON göstererek acaba kimleri yok sayıyor?
Bu günkü Bulgaristan Devletinde EVRELER;
☆ 1908-1923-
1934-1944yılları arasında Bulgaristan’da atanmış Preslik(monarşisi)nden sonra kurulan sözde KRALLIKLAR dönemleridir.
Bulgaristan’da ☆1908-1923 Yılları arasında Bulgaristan’da tarihi öneme sahip yenilikler ve başta Eğitim ve Demokrasi alanında reformlar yapılmıştır.
Hatta Biz Türkler ilk defa olmak üzere Parlamentoda temsil edilmiş durumdayız.
☆ 1929 yılı Bulgaristan Türkleri için bir milat olarak görülmelidir. Çünkü Bulgaristan tarihinde bir ilk olarak Bulgaristan Türkleri 1. Milli Kongresi (31 Ekim,3Kasım 1929) tarihinde Sofya’da yapılarak Bulgaristan’da yaşayan Türk ve Müslüman ahalinin hakları, hukukları kısacası insan Haklarını kapsayan her konu ile ilgili rapor hazırlanarak Devletin bilgisine sunulmuştur.
☆ 1934-1944 yılları arası Bulgaristan’da yeniden kan ve gözyaşları göl haline gelmiş baskı ve zulüm korku ve sindirmeye dayalı FAŞİST yönetim ve yöneticilerin devri olmuştur. Bu dönemde din ve ırk ayrımı gözetmeksizin katliamlar ve despot yönetimler uygulamaya konulmuştur.(ALMAN İDARESİNDE FAŞİZM)
☆ 1944-15Kasım 1990
Bu yıllar Bulgaristan’da süregelen rejim bunalımları neticesinde yönetimi FAŞİST Almanlardan, diğer bir insanlık düşmanı Komünist Rus taraftarları ellerine geçiriyorlar.
Komünist idare ilk iş olarak “NÜVAP TÜRK OKULLARINI” kapararak Türklerin üzerinde Kültürel soykırım uygulamaya başlıyor.(1947) 1953-1960 yılları arasında Komünist rejimin o günkü yöneticileri 1947’de kapattıkları okulların yanısıra halka açık olarak kurdukları Tiyatrolar vasıtası ile Bulgaristan’da yaşayan Türk’lerin inançlarından kopartılarak kendilerine yakışır KOMÜNİST nesil yetiştirmek maksadıyla Eğitimde onlara göre büyük reform aslında tek tip BULGAR yetiştirmek politikasını başlattılar. Bu akımla beraber ülkede TÜRKÇÜLÜK hareketi güçlendi. Fakat,
Komünist yönetim
1960’lı yıllarda bu akımın güçlendiğini fark ederek bir ön alma operasyonunu başlattılar.
Bu operasyon Bir Devletin ve Milletinin bekasının kullandığı ANADİLİ olduğunu görerek Yazı, konuşma, görsel ve tüm alanlarda DİLLERİNİ sinsice ve kurnazca BULGAR diline adapte ettiler. Bunun neticesinde 1968 yılında Bulgaristan Komünist Partisi Polit Bürosunda alınan karar gereği olarak “ULUS BİRLİĞİ” tanımıyla işaret edilen tek tip BULGAR olmak şartı uygulamaya konuldu.
Komünist baskı dolu icraatlarına 1970 yılında POMAK kardeşlerimizin tıpkı geçmişte olduğu gibi bu dönemlerde 6. Kere olmak üzere isimlerinin Bulgar isimleriyle değiştirilmesine başlandı.
Ardından 1984 yılında EVLADI FATIHANLARIN da Türk isimleri yasaklanarak Bulgar isimleriyle değiştirilerek Kültürel soykırımda yeni boyuta ulaştılar.
15 Kasım 1990 tarihleri arasında Bulgaristan iyi ve kötü olmak üzre, çok çalkantılı badireli günler geçirmiştir.
15 Kasım 1990 itibarı ile Jivkov yönetiminin Komünizmin çöküşü ile birlikte Bulgaristan bugünkü “demokratik” yönetim şekline geçmiştir.
15 Kasım 1990’dan sonra Bulgaristan iyi ve kötü olmak üzre çok sıkıntılı ve badireli günler geçirdi.
Bu yıl Todor Jivkov nezdinde hayat süren Komünizmin TÜRK’ler tarafından yıkılarak Demokratik rejime geçilmesinin başlangıcı olmuştur.
Kahramanlık örneği kadınlarımız, devrim okulu görmemiş, ilhamı hayattan almışlardı.
Bulgar tankların üzerine ölüme meydan okuyarak çıktılar.
Jandarma, polis, bereliler, askerlerin ve tüm iskencecilerin yollarını keserek Silahlarını ellerinden aldılar. Bu hareketler,
1990’da kurulan Üçüncü Bulgar devleti tarihinde en büyük hürriyet Ayaklanması olup diktatör Todor Jivkov’un devrilmesiyle taçlanan büyük zaferimizdir.
Biliyorsunuz, Komünist rejimi deviren Büyük mücadelemizden sonra,
Bulgar devleti isimlerimizi ve dini haklarımızı iade etti.
Fakat, bu haklar bizim isteklerimizden yalnızca ikisidir.
Biz Türk dilinde okullarımızı, tiyatrolarımızı, sanat topluluklarımızı yeniden açmak, evde işte ve toplumda Türkçe konuşmak, anadilimizde anaokulu, ilk ve ortaokul, lise açmak istiyorduk, gazete, dergi ve kitap çıkarmak, anadilimizde kendi Televizyon yayınlarımız medyamız olmasını istiyorduk.
Bu hakları ne yazık ki henüz elde edemedik.
Hatta seçim mitinglerinde Türkçe demeç vermemiz bile cezalandırılıyor, çember sıkıştırılmaya devam ederken, camilerimizde Türkçe konuşmanın yasaklanmasına çalışılıyor. Demokrasiyi beklerken, faşistler iktidar ortaklığını aldılar.
Son nefes alırmış gibi, azdıkça azıyorlar kuduruyorlar.
Bütün engelleri aşmamız siz anaların elindedir.
Evde çocuklarınıza Türkçe öğretin,
Türk töresini, öğretin.
Bir ulu kişinin buyurduğu gibi. “ELİNE, BELİNE, DİLİNE SAHİP OL.”
Özellikle diline sahip ol ki, Köle olmayasın, Hür olasın.
Irgat olmayasın, Usta olasın. Dilenen isteyen olmayasın.
Üreten veren olasın.
Saygın ve muhabbetlerimizle
Rafet ULUTÜRK
BULTÜRK
Genel Başkanı