TÜRKİYE YÜZYILINDA ve TÜRK DÜNYASINDA EĞİTİMDE DÖNÜŞÜM ÇALIŞTAYI MUHTEŞEMDİ!
Sivil Toplum Örgütlerinin ana gayesi, toplumsal sorunlara odaklanmak, sorunların çözümü için öneriler sunmak, topluma, politika yapıcılara öncülük etmek, ışık olmaktır. Bugün birçok STK’nın tabelalarındaki isimleri kullanmak, kendilerine protokolde bir yer edinmekten öteye geçemezken Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK), bünyesinde faaliyet gösteren Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi (BGSAM) ilklere imza atmaya devam ediyor. Tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak, toplumun kendi kahramanlarını yaratmak amacıyla çektikleri KIRCAALİ EFSANESİ BELGESELİ” ile kamuoyunun gündemine oturan BULTÜRK ve BGSAM yine ilke imza atarak Topkapı Üniversitesi ile iş birliği içinde “TÜRKİYE YÜZYILINDA ve TÜRK DÜNYASINDA EĞİTİMDE DÖNÜŞÜM ÇALIŞTAYI” düzenledi. Çalıştaya Mavi Vatan ve Global Araştırtmalar Deniz Derneği de destek verdi. Topkapı Üniversitesinin Prof. Muammer Aksoy Cad. No: 10 Kazlıçeşme/Zeytinburnu-İSTANBUL adresindeki Ana Kampüs binası konferans salonunda gerçekleştirildi. Çalıştaya farklı üniversitelerden çok sayıda bilim insanı ve Türk Dünyası Sivil Toplum Örgütlerinin Temsilcileri katıldı. Çalıştayda özellikle Doç. Dr. Cihat YAYCI’nın katkıları takdire şayandı. Araştırmacı-Yazar, Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Mavi Vatan Kavramını zihinlere kazıyan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat YAYCI çalıştayın düzenlenmesinde büyük katkıları olmuştur.
Çalıştay Topkapı Üniversitesi Ana Kampüs Binasında 28.11.2023-Salı günü saat 09:30’da başladı. Çalıştaya katılanlara öncelikle Ardından hep birlikte hatıra fotoğrafı çekildi. BULTÜRK ve BGSAM logolu sunum dosyaları, antetli kâğıt ve kalemler hediye edildi.
Çalıştayın açılışını ve sunumunu Bulgaristan Stratejik Araştırımalar Merkezi Başkan Yrd. ve Vekili Nevzat ÖZTÜRK yaptı. Öztürk konuşmasında; “BULTÜRK Derneği olarak ilklerin adresi olmaya çalıştık. Allah’ın izni ile mahcup olmadık. Güzel çalışmalara imza attık, daha iyilerini yapabilmek için çalışıyoruz. 2013 yılda bünyemizde Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi’mizi kurduk. Başkanımız Prof. Dr. Hayati DURMAZ’ın öncülüğünde çok sayıda konferans, panel, toplantı düzenledik.130’a yakın kitap yayınladık”.
Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezimize bu yıl Başkan Yardımcımız Nevzat ÖZTÜRK’ün gayretleri ile yeni bir ivme kazandırdık. Bu bağlamda merkezimizin çalışmalarının daha verimli sürdürülebilmesi için Türk dünyasını temsilcilerinden oluşan çalışma gruplar oluşturduk ve milletimizin ve ülkemizin sorunlarına çözüm üretebilmek için sık sık bir araya gelmeye ve her ay bir konuda rapor hazırlayarak kamuoyuna sunmaya kararı aldık. Bu kararı almak öyle kolay olmadı. Çünkü her ay bir rapor hazırlamak kolay değildi elbette. Bu kararı yaptığımız üçüncü istişare toplantısı sonunda aldık ve son toplantımızda eğitimle ilgili raporumuzun son şeklini verebilmek, daha katılımcı ve çözüm önerilerinin yer aldığı bir rapora dönüştürebilmek için, “Türkiye’ye Yüzyılında ve Türk Dünyasında Eğitimde Dönüşüm Çalıştayı” yapılmasına karar verdik. Çalıştayın Topkapı Üniversitesi Kampüsünde yapılması konusunda başta Sayın Rektörümüz olmak üzere, yönetici arkadaşlarımızın duyarlılığı, ilgi ve alakaları nedeniyle Topkapı Üniversitemizde yapılmasına karar verdik. Bu nedenle Sayın Rektörümüzü, onun ekibini çok teşekkür ediyorum. Bizlere eğitim gibi önemli bir konuyu tartışma, müzakere etme ve Türk dünyasına çözüm önerileri sunabilme imkânı verdikleri için şükranlarımızı arz ediyoruz.
Bizler; Dernek olarak 2003 yılında kurulduk. Bu zamana kadar çok sayıda çalıştay, konferans düzenledik. Ancak bugün burada “Eğitim Çalıştayı” düzenlemenin heyecanını yaşıyorum. BULTÜRK Derneğimizin tüzüğünde, “Türklerin ve Müslümanların tarihi, hukuki, siyasi, iktisadi, kültürel ve toplumsal sorunları ile ilgili her türlü yardımlaşmadır” şeklinde kuruluş amacımız ifade edilmektedir. Bünyemizde 2013 yılında kurduğumuz BGSAM’n kuruluş amacı en kısa ve genel ifade ile; “Bilgi-temelli bir kurum olan BGSAM, farklı açılardan konulara bakar ve bir ortak aklın inşasına katkıda bulunmaya çalışır. BGSAM’nın kısa ve orta vadedeki çalışmaları ve belli yerlere gönderdiği raporlar, analizler ve perspektifler ile Türkiye’deki bilgi ve tahlil seviyesini yükselterek, karar verme mekanizmalarına olumlu katkıda bulunmayı hedeflemektedir” şeklinde amaçları ifade edilmiştir. BULTÜRK olarak sadece tabela derneği olmadık. İsmimize dünya” ekleyip dünyadan bihaber olmadık. Sadece dostların toplandığı buluşma ve çay molası verdiği mekanlardan olmadık. Her zaman öncü olmaya çalıştık.
Türk eğitim sistemi, etki alanıyla uyumlu olarak son derece güçlü bir değişim ve dönüşüm geçirmektedir. Değişimin ve gelişimin hızla yaygınlaştığı günümüzde eğitim hizmetlerinin yeni gelişme ve değişimler karşısında dönüşümün gerçekleştirilememesi ülkemiz adına büyük kayıplara sebep olacaktır.
Bildiğiniz üzere medeniyetleri inşa eden ana unsur insandır. İnsanı dikkate almayan, insanı ihmal eden toplumların medeniyetlerin kalıcı olamadıkları, kaybolmaya mahkûm oldukları bir gerçektir. Ülkelerin kalkınması ve gelişmesi ancak iyi eğitim almış insan kaynağı ile mümkün olacaktır. Yarınımızın bugünümüzden iyi olması için, geleceğimizi emanet edeceğimiz yavrularımızın eğitimine daha çok önem vermek zorundayız. Öğrencilerimizi, bulundukları çağı anlayıp yorumlayabilecek bilgi düzeyine ulaştırmak, evrensel değerleri gözetip, milli ve manevi değerlerimizi özümseyen, bilgi ışığında, çok okuyan ve sorgulayan nesiller olarak yetiştirmek asli görevimizdir.
Bilgi çağının getirdiği gereksinimler eğitimin yeniden tanımlanmasını gerekli kılmıştır. İnsanlar artık eğitimi sadece davranış değişikliği oluşturması için istememekte eğitim ile kendilerine ait ve sadece kendilerine mahsus olduğuna inandıkları dolayısıyla kendilerini ayrıcalıklı ve özel kılan yönlerini açığa çıkarmak istemektedirler. Klasik tanımlamadaki “istendik değişiklikler” sözcüğü “kendi gereksinimleri” sözcüğüyle yer değiştirmiştir. Böylece eğitime yüklenen yeni anlamla beraber “eğitim; bireyin doğuştan getirdiği gizil güçlerini ortaya çıkarma ve bunları yeteneğe dönüştürme süreci” olarak tanımlanmıştır. Eğitimin bu yeni tanımlamasına paralel olarak öğretim de beklentileri ifade eder şekilde yeniden tanımlanmıştır. “Öğretim; bireyin eğitim sürecinde oluşturulan yeteneklerini kendi kapasitesi oranında geliştirme süreci” olarak görülmektedir. Bu anlamda öğretim bireyin kendi kapasitesini en üst seviyeye çıkarabilmesi/kendini gerçekleştirmesi olarak anlaşılmaktadır.
Yeni teknolojiler özellikle de yapay zekâ teknolojisinin bilginin tüm süreçlerine önemli etkisi olmuştur. Bunun bir çıktısı olarak eğitim literatüründe belirli bir mekânı temsil eden öğrenme ortamı, yüzyılımızda yeni bir boyut kazanmaya başlamıştır. Böylece bilginin mahiyeti, anlamı, yansıması, kaynağı ve hakikat boyutu gibi çok temel alanlarda sarsıcı bir tartışma ortamı bulunmaktadır.
21.yüzyılda öğrenci becerileri birçok araştırmacı tarafından ele alınmış olup bunların tematik olarak analizi yapıldığında ortaya çıkanlar; eleştirel düşünme, yaratıcılık, iş birliği, iletişim, bilgi okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığı, esneklik, liderlik, girişim, verimlilik ve sosyal beceriler şeklindeki yaklaşımları ifade etmektedir. 21. yüzyıl öğrenenleri için gerekli olan becerilerin kazanılmasında okulun ve özellikle öğretmenlerin dijital dönüşümün avantajlarını yaygınlaştırmak ve dezavantajlarını azaltmak için önemli bir işlevi vardır.
Öğretmenlerin eğitimde verimliliği artırmak için gençlerin yeni diline ve tarzına uygun içerik üretme konusunda büyük desteğe ihtiyacı olduğu söylenebilir. Bir toplum için beşerî sermayenin ya da insan kalitesinin büyük önemi dikkate alındığında içinde bulunduğumuz süreç, geleceğin iş gücünün nasıl bir eğitim perspektifi ile yetiştirilmesi gerektiği konusunda titizlikle çalışmamız gereken bir süreçtir. Bu noktada genelde eğitim politikaları özelde ise öğretmenlere çok iş düşmektedir. Öğretmenler artık etkili bir şekilde teknik açıdan somut kazanımlar üzerine odaklanmalıdır ve bu yönde bir gelişim sergilemelidir. Öğrencilerin iş piyasasına uyumunu hızlandırmak için okuma, yazılı ve sözlü iletişim, matematik okuryazarlık, bilişim okuryazarlığı, kodlama becerileri gibi temel becerileri kazandırmaları gerekmektedir.
21.yüzyılda öğretmen becerileri söz konusu olduğunda eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim, iş birliği, yaratıcılık, liderlik ilk sırada sayılan beceriler arasında olurken etkin rehberlik, karakter gelişimi ve meslek etiği gibi bazı kavramlar da öne çıkmaktadır. Dolayısıyla öğretmenlerin yeni teknolojik araçları eğitim ortamında etkili kullanma becerisi, öğrencilerin gelecek için ihtiyaç duydukları becerileri geliştirmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Sürekli öğrenen öğretmenin, öğretme pratiklerini güçlendirmesi, yenilikleri yakından izlemesi ve öğrendiklerini öğrencileri ile etkili bir şekilde paylaşması gerekmektedir.
Eğitimde dönüşüm ihtiyacı hem eğitimciler hem de eğitim araştırmacıları tarafından vurgulanmaktadır. Günümüzde eğitim sistemlerinde, öğrencilerin kendi eğitimlerinin ve öğrenme süreçlerinin belirleyicisi olmalarına imkân sağlayan küçük değişimler gözlemleyebiliyoruz. Ancak bugüne kadar, bu değişimler özellikle ilk ve orta öğretimde asgari düzeyde kalmıştır. Hepimiz eğitim paradigmasının yönünü değiştirmenin ve önemli paydaşların zihniyetlerini değiştirmenin kolay olmadığının farkındayız. Endüstri çağının gereklerine göre eğitilmiş ve bu tür bir zihniyete alışmış öğretmenlerden ve öğrencilerden, sınıfta bambaşka bir rol oynamasını istemek, zahmetli ve zorlayıcı olabilir. Bu süreci hem öğretmenler hem öğrenciler için, daha kolay bir hale nasıl getirebiliriz? Teknolojinin bu karmaşık problemin çözümündeki rolü nedir?
21.Yüzyıl’da hem toplum hem de işgücü, mezunların kendi kendini idare eden, problemleri çözen, paydaşları ile güçlü iş birlikleri yapabilen ve bilgi tüketen yerine bilgi üreten olmalarını gerektirmektedir. Bu beklenti, eğitim sistemlerinin; öğrencilerin mezun olduktan sonra toplum içinde başarılı bir şekilde var olabilmeleri için hazırlanma sürecini değiştirmelerini gerektirir.
Aslında temelde şunu söylüyoruz: Eğitim reformuna ihtiyacımız var ve mevcut yaklaşım tümüyle değişmeli. Benimsenmesi gereken temel yaklaşım ise her bir öğrenciyle birebir ilişki kurmak, öğrencinin yeteneklerine odaklanmak ve bu yetenekler üzerinden onları eğitim sürecine dahil etmek. Öğrencinin ilgisini, heyecanını, şevkini yakalayabilmek; bir eğitim sistemini başarılı kılan unsur, her şeyden önce bu.
Tüm bu sorgulamaları yapmak ve dönüşümü sağlamak biraz hayal gibi geliyor değil mi? Hayır hayal değil. Bu yaklaşımı benimsemiş okullar, öğretmenler ve müdürler gerçekten var. Kendisini yeteneklerini kullanmaya ve sürekli gelişime adamış öğrenciler de öyle.
Cumhuriyetimizin 100. Yılı gururunu yaşadığımız, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım attığımız bugünlerde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu “Türkiye Yüzyılı” vizyonu söyleminin ana taşıyıcı unsurlarından bir tanesinin eğitim olduğunun altını çizmek istiyorum.
Biliyoruz ki eğitim sadece Türkiye’nin en önemli meselesi değil. Eğitim, varoluşsal bir realite ve sorun. İnsanoğlunun yeryüzüne gelmesi ile birlikte aslında karşı karşıya kaldığı en temel problem eğitim problemidir. Türkiye’de eğitim politikalarımızın belirli aralıklarla değerlendirildiğini ve değiştirildiğini görüyoruz. Tabii ki zaman içerisinde her politikada güncelleme yapılır. Ancak bizde eğitimin en temel ilkelerinde, prensiplerinde, yöntemlerinde çok sık değişiklikler yapma durumuyla karşı karşıya geldiğimiz hepimizin malumudur. Eğitim konusunu tartışırken, işe önce eğitim felsefesinden başlamak gerekir. Eğitimle ilgili soruların cevabı; metafizik, dini, felsefi düzeyde verilir. Bu çerçevede eğitim felsefesinin kapsamına varlık bilgisi, bilgi felsefesi, değerler felsefesi ve elbette pedagoji girer
Eğitim sadece öğrencileri, velileri ve öğretmenleri ilgilendiren bir alan değil; toplumun tüm kesimlerini doğrudan ilgilendiren hayati bir meseledir. Bu açıdan bakıldığında, bu tür çalışmalara katkı sunmak, eğitimin tüm paydaşları olarak dört elle sarılarak hep birlikte sahiplenmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu çalışmamız; eğitim sistemimize yönelik bir model önermek, sistemin aksayan yönlerini ortaya koymak bu yolla özelde Türkiye’de genelde tüm Türk Dünyasına ışık olabilecek öneriler geliştirebilmektir.
Biz milliliğimizi koruyarak evrenselleşmek, insani hasletlerimize sahip çıkarak özgürlükçü ve doğal bir gelişme sürecine hayat vererek, eğitimde arzu ettiğimiz hedefleri yakalayacağımıza, bu minvalde sevgili öğrencilerimizi her alanda gelişimlerini en iyi şekilde sağlayarak güçlü bir şekilde yarınlara taşımayacağımıza yürekten inanıyorum.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde çalıştayımızın hayırlı olmasını diliyor, değerli katkılarınız için şimdiden teşekkür ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum” diye tamamladı. Konuşmasının ardından BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK’ü kürsüye davet etti. Rafet ULUTÜRK yaptığı açılış konuşmasında; “
Saygıdeğer Katılımcılar,
Öncelikle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Adım Rafet ULUTÜRK ve BULTÜRK Derneği’nin Genel Başkanı olarak sizlerle burada olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
BULTÜRK olarak düzenlediğimiz bugün, “Türkiye ve Türk Dünyasında Eğitimde Dönüşüm” konulu çalıştayımız için bir aradayız ve siz değerli katılımcılarımızı aramızda görmekten büyük mutluluk duyuyorum.
Öncelikle onurlu işbirliği içerisinde bizlere bu ortamı sunan Topkapı Üniversitesinin başta Rektörü Sayın Emre Alkin hocamıza, her aşamada güler yüzle destek olan üniversitenin değerli yetkililerine, çalıştayımıza katkı sağlayan değerli komutanımız, aynı zamanda akademisyen Türkiye sevdalısı sayın Doç. Dr. Cihat Yaycı hocamıza ve Uzman Psiholog Kazım YURDAKUL hocamıza, özellikle de BGSAM Başkan Vekili Nevzat ÖZTÜRK Hocamıza ve STK yöneticilerine özellikle de Ankara’dan gelen Mehmet TÜTÜNCÜ kardeşime ve Azerbaycan Bakü’den gelen Azerbaycan BULTÜRK temsilcimiz Mehseti HÜSEYNOVA’ya hepinizin huzurunda kendilerine teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Ben kısaca Derneğimizi tanıtmak isterim.
Gelin, kısaca derneğimizi ve faaliyetlerimizi sizlerle paylaşayım. BULTÜRK Derneği, 1989’da Bulgaristan’ın asimilasyon politikaları sonucu zorunlu göçle gelen soydaşlarımızın yaşadığı sorunları çözmek amacıyla Prof. Dr. Hayati Durmaz hocamız tarafından kurulmuştur. Bu dernek, Balkanlar’da var olan diğer derneklerden farklı bir yapılanmayla, soydaşlarımızın sorunlarına özgün çözümler üretmek için 2003 yılında kurulmuştur. Ardından 2004 yılında da BULTÜRK Bulgaristan Türklerinin Sesi Gazetesini çıkarmaya başlayarak sesimizi tüm dünyaya duyurmaya başladık.
Geçmişten bugüne derneğimiz, soydaşlarımızın sorunlarına çözüm arayışları, Bulgaristan politikalarının azınlıklar üzerindeki olumsuz etkileri, gizli devam eden kültürel asimilasyonlar gibi konularda raporlar ve analizler hazırlayarak işlevselliğini artırmıştır.
Özellikle 2013 yılında faaliyetlerimize ivme kazandıran Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni hizmete açarak, saha tecrübeleriyle hazırlanan raporları, üyelerimizle, medya ve ilgili tüm mercilerle paylaşmaya başladık.
Faaliyetlerimizden birkaçını hatırlatmak isterim; Bulgaristan’da ilk defa bir Türk Cumhurbaşkanı adayı çıkardık ve Bulgaristan genelinde 50 bin oy alarak %1.3 ile 21 adayın içerisinde 9. Sırada yarışı tamamladık.
İlkler devam ettik; ilk defa Bulgaristan’da Dünya Türk Genç Liderler zirvesini 18 devletten katılımı ile yaptık, Bulgaristan’da ilk defa 13 bin kişi üzerinde dev bir anket yapmak da bizlere nasip oldu.
BULTÜRK Genel Başkanı Hocamız Nöbeti 2010 yılında bana devretti ve o tarihten beri bu görevi yürütüyorum.
BULTÜRK olarak, soydaşlarımızın sorunlarına çözümlerimiz, Bulgaristan politikalarının azınlıklar üzerindeki olumsuz etkileri, gizli devam edilen kültürel asimilasyonlar, bunlara karşı oluşturulacak politikalar, soydaş hakları konularında hazırladığımız raporlar ve analizler ile kısa sürede işlevselliği artmıştır. Yayınladığımız raporların Geri dönüşlerini yaptığı yankıdan ve bizden şahsen istenen sunum ve görüşlerden almaya başladık.
Daha da önemlisi, Türk Dünyası’nın farklı etkinliklerinde Bulgaristan Türklerini temsil etmek, onların problemlerini duyurmak ve çözüm önerileri sunmak için birçok uluslararası foruma katıldık. 2022’de ücretsiz olarak gerçekleştirdiğimiz Bulgaristan gezileri ve bu yıl içinde İçişleri Bakanlığı iş birliğiyle hazırladığımız “Kırcali Efsanesi Belgeseli” gibi çalışmalarla da adımızdan söz ettirmeye devam ettik. Bu filmin aynı zamanda tarihe bir sorumluluğumuz ve ödemekten mutlu olduğumuz bir borcumuz olduğunu bilmenizi istiyorum. Nesilden nesile aktarılan ilim ve irfanın büyük yıldızlarının hayat, düşünce ve etkilerinin ele alındığı “KIRCA ALİ EFSANESİ” belgeseli, Özbekistan coğrafyasındaki Buhara doğumlu Kırcıların Ali, Maturidi geleneğinin ulu piri Ahmet YESEVİ’nin yolundan Kırcaali’ye ulaşan ve burada Kırcaali şehrinin kurucusu olan “KIRCA ALİ EFSANESİ” Belgeseli izlemenizi umuyor, yorumlarınızı bizlerle paylaşmanızı arzu ediyorum.
Burada bulunmamızın sebeplerinden biri de eğitimdeki dönüşümün önemidir. Teknolojinin hızlı gelişimiyle birlikte dünya adeta başka bir boyuta geçti. Bizler de bu değişimlere ayak uydurmak ve Türk Dünyası’nın eğitimde birliğini sağlamak adına bu çalıştayı düzenledik.
Bu çalıştayda ele alacağımız konuların başında, eğitimdeki değişimin nasıl gerçekleşeceği, eğitim araçlarının ve öğrenme yöntemlerinin güncellenmesi, eğitimde çağdaş teknoloji araçlarının etkin kullanımı ve dijital liderlerin yetiştirilmesi bulunmaktadır. Eğitimdeki bu dönüşüm sadece bilimle değil, aynı zamanda ahlakla da yakından ilişkilidir. Teknolojinin etik kullanımının önemi büyüktür. Bu yüzden eğitimde öğretilen değerlerin ve ahlakın da öne çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Eğitim, sadece bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda Türk Dünyası’nın birliğini sağlamak adına da önemli bir araçtır. Bu çalıştayın, beyin fırtınalarına vesile olacağına inanıyorum.
Günümüzde, Bilgisayar teknolojilerinin gelişimi ile
önce BİLGİ TOPLUMU,
sonra BÜYÜK DATA
Şimdi de YAPAY ZEKA dönemi ile küreselleşmeyi neredeyse tamamlayan bir Dünya
BULTÜRK ve BGSAM olarak, bizim de ilgi ve projeksiyonlarımızı Dünya ölçeğine ayarlamamızı zorunlu hale getirdi. Bildiğiniz gibi insanlık Tarım toplumu, Makinalaşma, Bilgisayar, Bilgi toplumu, Büyük Data derken. Artık Çin’de öksüren birinin Almanya’da okuldaki öğretmeni hasta ettiği bir çağdayız. Eğitimin zoom’dan yapıldığı, belediyelerin dijitalleştiği, google’dan yapay zekaya atladığımız bir seyir yaşıyoruz.
Bunlara sadece seyirci mi kalmalıyız? HAYIR…
Kimse bu teknoloji trendinin önünde durmaya cesaret edemez.
Aksi halde bu “dijital esarete” gönüllülük demektir.
Peki bizi neler bekliyor, ne yapmalıyız.
Dernek olarak sadece somut sorunlara çözüm aramanın yanında
“Dün’ü bilmek, Bu günü yorumlamak ve Yarını Öngörmenin” de önemli ve öncelikli sorumluluğumuz olduğunun bilincindeyiz.
Eğer bahsettiğimiz “teknolojideki devrimin dalgalarından” faydalanıp üzerinde sörf yapmak istiyorsak bu teknolojileri anlamak, bilmek ve verimli kullanmak zorundayız.
Şüphesiz Bunun EĞİTİMDEN GEÇTİĞİ TARTIŞILMAZ.
Bu sebeple çok da fazla gecikmeden okul öncesinden başlayan eğitim süreçleri gözden geçirilip, güncelleştirilmeli ya da yeniden tanımlanarak! çağdaş eğitim seviyelerini yakalayıp, önüne geçmek için de vakit kaybetmeden eylem planları üzerinde yoğunlaşmalıyız.
BU ÇALIŞTAY BUNUN NASIL OLACAĞININ
ÇALIŞMALARINDAN BİRİ OLACAKTIR.
Teknoloji her ne amaçla üretilirse üretilsin! Nasıl kullanıldığı çok daha önemlidir. Bu nedenle teknolojinin kullanım amacı “AHLAK” kavramını, yani etik önemini de ön plana çıkarıyor.
Bu gün en gelişmiş yapay zeka kullanılarak üretilmiş silahların katliam ve soykırımda kullanıldığı düşünülürse!
ETİK VE AHLAK NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞU ANLAŞILIR.
Aksi halde ALİM yetiştirmek amacıyla yaptığınız eğitim ZALİM yetiştirmeye dönüşür ve bu da insanlık için en büyük tehdittir.
Bu nedenle EĞİTİM’in dönüşümü konuşulurken sadece Bilim kadar Ahlak’da öğretilmelidir.
Ayrıca Türkler Akılla düşünür kalple karar verirler…
Ayrıca dil, bir milletin kültür ve kimliğinin en önemli unsurlarından biridir.
Türk dili, Türk dünyası arasında ortak bir bağdır ve bu dili korumak, geliştirmek ve yaygınlaştırmak için çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Dünün eğitim yöntemleri, artık çağı anlamada, yakalamada yetersiz duruma gelmiştir.
Öyle ki; Özellikle geldiğimiz noktada öğrenciler ilgi, yetenek, ya da hayalindeki meslekleri tercih etmekten ziyade, puanlarının yettiği bölümleri tercih zorunda kalmakta bu da her türlü zamanın ve emeğin ziyanı durumuna gelmektedir.
- Eğitim araç gereçleri değişmiştir.
- Öğrenme yöntemleri değişmiştir.
- Öğretmen nitelikleri değişmiştir.
Bu sebeple en başta çözülmesi gereken eğitim sorunu olmalıdır.
Bu gün burada tartışılacak konuların temelinde; Disiplinler arası ilişkilerin önemi, yani tarihin, coğrafyadan, coğrafyanın dinlerden, dinlerin sosyolojiden bağımsız olmadığının fark edilmesi gerektiğidir. Mühendiste olsanız, doktorda olsanız, meteorolojiden, ülkenizin yer altı kaynaklarından, komşu devletlerin siyasetinden, teknolojisinden bağımsız bir geleceğiniz olamayacağı gerçeğinden haberdar olmanı gerektiği,
Bu nedenle;
- Müfredatların güncellenmesi gerektiği,
- Eğitimde çağdaş teknoloji araçlarını verimli kullanmayı
- Bunların anlayacak, kullanacak düzeyde dijital liderlik yapacak öğretmenlerin yetiştirilmesi.
Bu bilgileri öğretmenin yanı sıra Milli değerlere bağlı VATANDAŞ’lık eğitiminin önemi tartışılacak. Bölünerek değil, Avrupa Birliği gibi, Birleşmiş Milletler vs. gibi, Küresel Dünyada birleşenlerin Dünya’yı yönetmeye talip olduğu dikkate alınırsa;
Türk milleti ve Türk devletlerinin de ekonomik, strateji ve savunma gibi birçok konuda işbirliği ve proje yapmasının önemi daha rahat anlaşılacaktır.
Dünyayı karıştıran malum ülkeler, Yüzyıllardır yaptıkları ülkemizi bölme planları peşinde olsalar dahi artık Türk Devletleri Birliği kanalı açılmıştır ve süreci hızlandıracak bu amaca katkıda bulunanların çabalarına ihtiyaç vardır.
Bu birliğin oluşum temelinde eğitimin önemi çok fazladır ve çalıştayların beyin fırtınalarının önemini bilmenizi isterim.
BULTÜRK ve BGSAM olarak çözüm ortaklarımızın işbirliği ile düzenlediğimiz EĞİTİMDE DÖNÜŞÜM ÇALIŞTAYI’nın Büyük Türk Dünyası Birliğine en ufak katkısı bizim için onur olacaktır. Bu büyük okyanusun bir damlası olmaktan gurur duyuyoruz.
Güçlü Türkiye demek!
Yeni nesillere bırakacağımız huzurlu TÜRKİYE demektir.
Türk – İslam birliğini ayağı kaldırmak demektir.
Türk Dünyası Birliği demek,
Türk devletlerinin kendi coğrafyalarından daha büyük devletler olduğu demektir.
Türk Dünyasının Eğitimde birliğini başarmak demek, Teknoloji transferi demektir, birbirini anlayan büyük bir Türk coğrafyası ve kimliği anlamına gelecektir.
Bu önemli ve Türk milleti için gösterdiğimiz her çabanın karşılığını bulmasını temenni ediyor, İyi ve verimli bir çalıştay olması dileğimle emeği geçen tüm katılımcı ve konuşmacılara başarılar diliyor, bu büyük buluşmada göstereceğiniz katkılardan dolayı şimdiden teşekkür eder, başarılı ve verimli bir çalıştay olmasını dilerim.
Sağ olunuz var olunuz, Allaha emanet olunuz.” Şeklinde konuşmasını tamamladı.
Rafet ULUTÜRK’ün ardından kürsüye Topkapı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Uzman Psikolog Kazım YURDAKUL davet edildi.
Kazım YURDAKUL özlü konuşmasında;
“Dünya değişiyor, dönüşüyor ama bu gidiş insanlığın giderek azgınlaştığına şahitlik ediyoruz. Dünyayı yönetenler kendi güçlerini hâkim kılmak için inanılmaz şekilde acımasız davranıyorlar. Diğer taraftan dinin cahil bölgelere geldiğini, Peygamberlerin cahillikle zirve yapmış bölgelere gönderildiği yalanını söyleyerek dine ve inananlara cahil diyorlar. Oysa Peygamberler, kendisini anlayamayacak toplumlara gönderilmemiştir. 610 yılına gidelim, o zamanlarda kendini medeni zanneden insanların ne durumda olduğunu bilmek lazım. Biz giderek acımasız ve azgınca insanları ezmeye çalışan bu dalga karşısında toplumumuzu eğitilmek, geleceğe hazırlamak, onurlu ve dik duruşlu olmalarını sağlamanın yollarını aramalıyız. İnanılmaz bir kavga var. Bu kavga paganlarla adamların kavgasıdır…Bir öğretmenin öğretmesi ne kadar önemli ise, bir öğrencinin öğrenmesi de o kadar önemlidir. Eğitimde sınır yoktur. Hammaddemiz insandır. Hammaddeyi zayi edemeyiz…….. Biz ruhu öldüremeyiz. Ruh baki. Ruhların mimarı olacak öğretmenleri yetiştirmek durumundayız…” şeklinde konuşmasını sonlandırdı.
YURDAKUL’un konuşmasının ardından kürsüye BULTÜRK Azerbaycan Temsilcisi Mehseti HÜSEYNOVA küsüye davet edildi.
Mehseti HÜSEYNOVA konuşmasında;
“Azerbaycan selam getirdiğini, kendisinin BULTÜRK Azerbaycan Temsilcisi olduğunu, bu toplantıyı önemsediğini, Türk Dünyasının yeni bir eğitim modeline ihtiyacı olduğu açıktır. İnşallah bu toplantılarda ortaya konulan eğitim modeli hepimizin kalkınması ve kurtuluşuna vesile olacaktır. BULTÜRK Genel Başkanımızı, BGSAM Başkan Yrd. Nevzat ÖZTÜRK’ü tebrik ediyorum. Bizlere öncülük ediyorlar. Çalıştayın hayırlı olmasını diler hepinize saygı ve selamlar can Azerbaycan’dan..” diyerek bitirdi.
Mehseti HÜSEYNOVA’nın ardından açılış konuşması için Doç.DR.Cihat YAYCI kürsüye davet edildi.
Doç. Dr. Cihat YAYCI konuşmasında;
“Topkapı Üniversitesi olarak BULTÜRK’ün çalıştayını burada düzenleme konusunda destek olduk. Biliyoruz ki eğitim geleceğimizdir. Eğitimsiz toplumların geleceği inşa etmeleri beklenemez. Eğitimli toplumlar dünyaya yön verebilirler. Ama burada bilinçli eğitimden bahsediyoruz. Dünyasını gelişime paralel çağın becerileri ile donatılmış insanlar ancak öncü ve önder olabilirler. Ülkeler de gençlerinin eğitimine verdiği önem oranında dünyada kendilerine yer edinebilirler. Bu çalıştay bir ilk olması yanında çok önemli konuların, çok farklı kesimlerin katılımı ile tartışılarak sonuç ve önerilere dönüştürülmesidir…” şeklinde konuşmasını sonlandırdı.
Açılış konuşmalarının ardından 1.OTURUM başladı.
Uzman Psikolog Kazım YURDAKUL’un moderatörlüğünü yaptığı oturumda; “Prof.Dr.Hüseyin SARIOĞLU (Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Felsefe Bölümü) Üçüncü Bin Yılda Eğitimde Felsefe ve Doktrin” adlı sunumu,
Prof.Dr.Caner KARAVİT (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ün.Eski Rektör Yrd.) Sanat Eğitiminin Neresindeyiz” konulu sunumunu,
Dr.Erdal KARABAŞ( AB Yerel ve Bölgesel Yönetimler Uzmanı ) Türk Dünyasında Ekonomik Tabanlı Eğitimde Dönüşüm” konulu sunumunu,
Ak Parti Eski İstanbul Milletvekili Metin KÜLÜNK yaptığı konuşmasında, “..Eğitimde maalesef gereken gelişim ve dönüşümü gerçekleştiremedik. Betona yapılan yatırımlarla toplumlar dönüşmüyor. Burada yanlış yaptık. İnsana yatırım yapmalıyız. Eğitimimizi üst seviyeye çıkarmalıyız. Bunlar lafla değil icraatla olmalıdır. Her yere İmama Hatip tabelası asarak toplum dindarlaşmıyor. Eğitim konusunu paydaşlarla tartışarak, bir ideolojiye veya fikre saplantısız evrensel ölçekte ahlakı, evrensel değerleri, evrensel duyarlılığı olan insanlar yetiştirmeliyiz. Önce insan yetiştirmeliyiz. Hangi dine mensup olursa olsun, hangi millete mensup olursa olsun, hangi partiden, ideolojiden olursa olsun kucaklayıcı bir dil kullanarak insanımızı yaratanı yaratılandan ötürü seven, dünyayı imar ve inşa eden bir nesil yetiştirmek zorundayız. Bu çalıştay bu yönüyle son derece yerinde ve önemlidir. Düzenleyenleri, katkı sunanları kıymetli, seçkin misafirleri, katılımcıları tebrik ediyorum.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Birinci oturumun ardından öğle yemeği için ara verildi. Topkapı Üniversitesi tüm katılımcılara ve misafirlere nezih bir ortamda enfes bir öğle yemeği ikram etti.
Yemekten sonra saat 13:00’da
II:OTURUM başladı. Moderatörlüğünü Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan V.Nevzat ÖZTÜRK’ün yaptığı oturumda;
Önce gelen telgraflar okundu; TBMM Başkan Vekili Sn. Celal ADAN, AK Parti Genel Başkan Vekili Sn. Efkan ALAĞ, AK Parti Ordu Milletvekili İbrahim Ufuk KAYNAK’tan gelen mesajlar okundu.
Dr. Cemil KESKİN (Safir Okulları Kurucusu ve Genel Müdürü), “Okulun Değişen Rolü ve 21.Yüzyıl Eğitim Ortamları “adlı sunumunu yaptı. Özetle; “… dünyanın artık bilişim çağını yaşadığı, yapay zekâ gibi ileri bilişim teknolojilerinin artık olağan hale geldiğini, bu durumda okullarımızı değişen dünya koşullarına uygun hale getirmemiz gerektiğinin altını çizdi”.
Dr. Mehmet İSMETOĞLU (Düzce Akçaoca Lisesi Müdürü, Araştırmacı) “Eğitim Öğretimde müfredat Sorunları ve Ortaöğretimde Yeni Okul Modeli” adlı sunumunda özetle; “…okulların insan yetiştirmekten ziyade sınava hazırlayan, test çözme dışında başka işten anlamayan, düşünemeyen, hayattan zevk alamayan, sanattan yoksun bir şekilde insan yetiştirme yarışında olduğunu, bunun son derece yanlış olduğunu, bunun yerine, mutlu insan yetiştirmeyi hedefleyen, akademik bilginin az sanatlar etkinliklerin üst düzeyde olduğu, sosyal ve sportif etkinliklerin bolca yapıldığı, mutlu okullar oluşturmak için müfredatın buna yönelik olarak yeniden tasarlanmasına ihtiyaç olduğunu, bunu ortaya koymak amacıyla binasının şekli, kullanımı olmak üzere müfredat içerikleri ile gençlerin hem kendilerini gerçekleştirebilecekleri, hem de yetenek ve becerilerini ifade edebilecekleri bir okul ortamı ve müfredatı hazırlanması için bir çalışma yaptım. Bu çalışma henüz model olabilecek durumda olmasa da geliştirilmeye açıktır..” dedi.
Küçükçekmece İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Erol DEMİR, “Mesleki Eğitimin Önemi ve Geleceği” konulu konuşmasında; “..Bu ülkede mesleki Eğitim alanında bir numarayım. Mütevazılık yapmıyorum. Bu işe hayatımı verdim. 5 tane kitap yazdım. Bildiklerimi, fikirlerimi her fırsatta dile getirmeye, paylaşmaya devam ediyorum. Bugün meslek liseleri etkisiz hale getirilmiştir. Tüm öğrencilerin akademik liselere yönlendirilmesi ve geriye kalanların meslek liselerine devam etmesi nedeniyle nitelik giderek düşmüştür. Bugün birçok öğrenci boş yere Üniversite sınavlarına girmektedir. Oysa bizim çocuklarımızın meslek sahibi olmaları son derece önelidir. Bunun için Meslek Liselerinin yeniden yapılandırılması, ülkedeki ortaöğretimde % 75-80 Mesleki Eğitim, %20-25 Akademik Ortaöğretim olacak şekilde düzenlemenin acilen yapılması gerekir..” dedi.
Uluslararası Vizyon Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Sıddık KARACA “Eğitimde Denetim ve Sorunları” konulu konuşmasında özetle; “…dünyadaki bir çok ülkenin denetim sistemini incelediğini, Türkiye’nin halen denetimi tartıştığını, dünyayı yeniden keşfetmeye gerek olmadığını, eğitimde başarılı ülkeleri örnek alarak kendi kültürümüze uygun bir denetim sistemi kurulması şarttı. Ancak bugün denetimden rahatsız olanlar, hoşuna gitmeyenler olabilir, ama unutmayın ki tüm örgütler, işletmeler ancak denetimle geri alabilirler. Bu yönüyle denetim son derece önemlidir….” Şeklinde konuştu.
Nevzat ÖZTÜRK sunumunda özetle; “Eğitimde en önemli unsurun öğretmen olduğunu, nitelikli öğretmen yetişmeksizin binaları yenilemekle, müfredatı yenilemekle eğitimde başarının elde edilemeyeceğini, o nedenle mutlaka Öğretmen Liselerinin yeniden hayata gerilmesi, bu okullara mülakat ile ve özel seçimle öğrencilerin alınması, bu okuldan mezun olanların Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Eğitim Fakültelerine sınavsız girmeleri, buradaki eğitimde görevli hocaların Akademik Kadrodan ve Eğitimde başarılı Olmuş Tecrübeli Başöğretmen, Müfettiş vb. oluşması, 3.sınıftan itibaren okullarda staj yapmaları, 4.sınıfta bağımsız olarak derslere girmeleri, böylece ücretli öğretmen sorununun da çözüleceğini, ideali olan, derdi olan ve öğretmenliği para kazanma sanatı olarak görmeyen ahlaklı, Nurettin TOPÇU, Mahir İZ, Sezai KARAKOÇ gibi öğretmenler yetiştirmeliyiz ki neslimiz kurtulsun, dünya kurtulsun……………
Eğitimdeki Sistem Sorunlarına değinirsek bugün 12 yıllık zorunlu eğitim savunulacak ve sürdürebilir bir uygulama değildir. Çocuklarımızın 19 yaşına kadar zorunlu eğitime tabi tutulması, devam için zorlanması, sınıfta kalmanın olması anlaşılır gibi değildir. Hem zorunlu eğitim diyoruz hem de adamı sınıfta bırakıyoruz. Gence sorduk mu? Elbette hayır! 4+4+4 sistemi bilimsel temellerden yoksundur. Biz bunun ciddi sakıncalarını sahada görüyoruz. 60 aylık çocuklar okula başlamamalı, çünkü gelişimleri yeterli değil ilkokula başlama yaşı en erken 72 ayını doldurunca başlamalıdır. Ortaokuldan sonra zorunlu eğitim olmamalıdır. Yok eğer illa olsun isteniyorsa örgün ya da açık lise şeklinde alternatif sunulmalıdır. Biz, 2 yıl okul öncesi, 5 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul olmak üzere 10 yıl zorunlu eğitim, 36-72 Ay Okul Öncesi Dönem, 6-11 Yaş İlkokul, 12-14 Yaş Ortaokul ve zorunlu olmalı, bu dönemden sonra isteğe bağlı olarak Mesleki Ortaöğretim (Meslek Lisesi, İHL; Öğretmen Liseleri, Güzel Sanatlar Liseleri, Spor Liseleri), Akademik Eğitim8 (en ve Teknoloji Liseleri, Enderun Liseleri) şeklinde olmasını öneriyoruz.
Eğitimde denetim konusuna gelince mevcut denetim sistemi yapboz tahtasına dönüştürülmüş, istikrarsız bir yapıdır. Öncelikle görev tanımları yapılarak Bakanlığa bağlı bölge sisteminin uygulandığı “Eğitim Müfettişliği” sistemine geçilmelidir. Burada çift başlılık kaldırılacak standartlar gelecektir. Okulların iç ve dış denetimleri birlikte yapılacak, öz değerlendirme, akreditasyon gibi çağcıl uygulamalara yer verilecektir….” Şeklinde konuşmasını tamamladı.
Kısa bir aranın ardından III:OTURUM Başladı. Moderatörlüğünü Doç. Dr.Cihat YAYCI’nın yapıldığı oturumda;
Prof Dr. Mualla UYDU, “Türk Dünyasında Eğitimde Birlik Vizyonu Nasıl Olmalıdır? Konulu bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda;. Türk Dünyasının eğitimin temel parametrelerinde belirlenecek temel bileşenlerin Türk Dünyasında eş zamanlı uygulanabileceğini ,ortak vizyon oluşturulabileceğini, bunun zor ama imkansız olmadığını, o nedenle bu toplantıyı önemsediğini” belirtti.
Mehmet TÜTÜNCÜ (Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başk) “Irak Türklerinin Türk Dünyası Eğitimine Entegrasyonu” konulu sunumunda özetle; “…. bugün Kuzey Irakta Türklerin okuyabileceği Türkçe eserle olmadığını, Arapça yazılmış ve Türk düşmanlığını körükleyen ifadelerin yer aldığı kitapların tercüme edilerek okutulduğunu, Türk Üniversitesi olmadığını.” belirtti.
Dr. Tarık SÜLO (Suriye Türkmen Dernekler Federasyonu Başk.), “ Suriye Türklerinin Türk Dünyası Eğitimine Entegrasyonu” adlı sunumunda özetle; “..Suriye’de yaşanan süreç sonrasında Türklerin ülkelerini terk etmek zorunda kaldıklarını, halen anavatanda yaşayan soydaşlarımızın da büyük sıkıntıları olduğunu, bu sıkıntıları birlikte aşabileceğimizi, bunun yolunun eğitimde işbirliği ile çözülebileceğini” belirtti.
Dr. Elvin ABDURAHMANLI , Azerbaycan Türklerinin Eğitim Sorunları ve Türk Dünyası ile Entegrasyonu “konulu sunumunda özetle; “Azerbaycan’ın kuruluş tarihini özetledikten sonra ortak dil kullanımına geçilebileceğini bunun bütünleşmeyi kolaylaştıracağını”… değindi.
Mustafa SOYUTÜRK, “Batı Trakya Türklerinin Eğitim Sorunları ve Türk Dünyasıyla Entegrasyonu “konulu sunumunda özetle; “…Gümülcine doğumlu olduğunu, Türkiye’de askerlik yaptığını, ancak Batı Trakya2daki soydaşlarımızın sıkıntılarının devam ettiğini, bu sıkıntılara rağmen Türkiye’ye karşı büyük bir özlem ve güven olduğunu, Kapıkule Sınır Kapısında askerliğini yapan Ahmet’in her gün Türk Bayrağını selamladığını söylediğini belirterek soydaşlarımızın bu bakış açısına rağmen bugün Türkiye’nin gereğini yaptığını söylemeyeceğini, Batı Trakya’ya Türkçe kitap gönderilemediğini, oralara gönderilen Eğitim Müşaviri ve Eğitim Ateşelerinin eğitim adına bir şey yapmadığını, kimsenin de bunun takibini yapmadığını…bu gerçekler ışığında eğitimi değerlendirerek yeni bir başlangıç yapabiliriz…” dedi.
Çalıştayda İkidillilik ve İkidilli Çocukların Eğitimi “adlı kitap çalışması olan Dr.Neslihan DEMİRİZ de kısa bir konuşma yaptı. Şair İsmail Hakkı BAĞDAT’ın “ Can Azerbaycan “şiiri de beğeni topladı.
Çalıştayın sonunda kürsüye gelen Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan V.Nevzat ÖZTÜRK, tüm katılımcılara, izleyicilere, Topkapı Üniversitesi Yönetici ve Personellerine teşekkür ettikten sonra sunum yapan katılımcıların bildiri-sunumlarının tam metinlerini en geç 24 Aralık 2023’e kadar bilgi@bulturk.org ve bgsam34@gmail.com e-mail adreslerine göndermelerini, çünkü bu çalışmaları kitaplaştıracaklarını ve kamuoyuna sunacaklarını belirtti. Ayrıca önemli bir toplantının duyurusunu yaptı. Önümüzdeki günlerde başka bir mekanda BULTÜRK ve BGSAM olarak “Türk Dünyasında Eğitimin Sorunları ve Çözüm Önerileri, Ortak Dil ve Alfabe Çalışmaları” konularını ele alacağımız, uygulamaya yönelik önerilerin tartışılarak karara dönüştürüleceği, atölye çalışmalarının yapılacağı 2 günlük “ÇALIŞTAY” düzenleyeceğiz. Bu çalıştaya Türkiye’de Eğitim Alanında otorite olan, öncü ve önemli çalışmaları olan bilim insanları ve STK Temsilcileri davet edilecektir. Bununla ilgili duyuru ve geniş açıklamamız önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacaktır dedi. Saat 18:30 gibi toplu hatıra fotoğrafı çekilmesi ile çalıştay sona erdi
Sonrasında söz alan BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk katılımcı ve izleyicilere hitaben bir konuşma yaparak Çalıştaya bildiri sunan ve ilgi duyup gelen tüm izleyicilere teşekkür etti. Herhangi bir nedenle katılamayanlar için Çalıştay ile ilgili videoların digital ortamda da yayınlanacağını söyleyerek sözlerine son verdi.
HATIRA FOTOGRAFLARI çekiminden sonra Çalıştay sona erdi.