PLEVNE KAHRAMANI;
145 gün Plevne’yi savunan kahraman Gazi Osman Paşa’nın vefatının 123. yılı…
Avrupa’nın hukukunu müdafaa iddiasıyla harekete geçen Rusya, Eflak ve Boğdan’a girerek 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı.
Tarihimizin en parlak komutanlarından Gazi Osman Paşa’nın ölümünün 123’nci yılı… Gazi Osman Paşa’ya destek gelseydi Plevne’de destan yazacaktı
Gazı Osnan Nuri Pasa’mının Ahirete irtihalinin 123. Senei devriyesinde Gazi Osman Paşa Belediyesi rafından düzenlenen ve Gazi Osman Paşa PLEVNE LISESI öğrencilerinin de katılım sağladıkları anma programına BULTÜRK olarak bizde katılım sağladık.
Gazi Osman Paşa’yı anma etkinliğinde günün nazarlardan ve önemine vurgu yaparak konuşma yapan, Sayın Gazi Osman Paşa Belediye Başkanı sayın Hasan Tahsin USTA,
Rus-Türk savaşında her türlü zorluk ve imkansızlıklara rağmen Plevne’de Osmanlı devletini ve Bulgaristan’da yaşayan Müslüman ve Türk tebaayı 145 gün insan üstü bir gayret ve fedakarlıkla savunan Gazi Osman Nuri Paşa’nın savaş sonucunda yeterli ikmal malzemeleri, silah araç gereç ve gıda yetersizliğini giderecek hayati desteği alamaması şanlı Gazi Osman Pasamızın esir düşmesi pahasına tarihe geçen dost düşman herkesin taktirini kazanan savunmasına rağmen esir düşerek Plevne savunma harbini kaybetmiştir.
Bu yenilgiye rağmen esir düşen Gazi Osman Paşa’ya Rus komutan büyük ilgi alaka ve hürmet göstererek muzaffer bir komutan muamelesi yaparak kılıcını kendine teslim ederek özgür bıraktığını anlatan Gazi Osman Paşa Belediye Başkanı sayın Hasan Tahsin USTA beyefendi böyle büyük bir kahramanın ismini taşıyan Gazi Osman Paşa İlçemizin Belediye Başkanı olmak şerefine nail olduğumuz için kendimizi bahtiyar hissediyor, büyük onur ve şeref duyduğunu haziruna arz ettikten sonra, Başta Kahraman Gazi Osman Paşa olmak üzre hemen yanında bulunan Büyük Sultanımız Fatih Sultan Mehmet’in Aziz ruhuna, mübarek şehitlerimizin, deprem şehitlerimizin ve tüm geçmişlerimizin ruhlarına atfen Kur’anı Kerim tilavet edilerek Aziz ruhlarına bağışlanarak Gazi Osman Pasa Belediyesi olarak her ölüm yıldönümünde bu etkinlikleri yaptıklarını söyledi.
BULTÜRK Derneği Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK’te konuşmasında;
Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlarda son büyük savunmasının meşhur komutanı Mareşal Gazi Osman Paşa’nın bu yıl ölümünün 123’ncü yılı.
Kendisi Tokatlı olan ve Osmanlı’nın en parlak komutanlarından olan Gazi Osman Paşa (1832-1900), tarihe altın harflerle geçen Plevne Savunması’nda, 140 bin kişilik Rus ordusunu durdurmuş, zafer için gerekli yardımı İstanbul’dan alamayınca zorda kalmış ve son bir huruçla 5 aylık kuşatmayı yaramak isterken teslim olmak zorunda kalmıştı.
Buna rağmen gösterdiği gayret ve başarılı savunmayla herkesin hayranlığını kazanmıştı. Marks’ı bile hayran bırakan bu muhteşem direniş, Namık Kemal’in vatan şiirlerine de esin kaynağı olmuştu.
Plevne Savunması ileriki yıllarda vatan bilincini artırdı, milletleşme yolunu da açmış oldu. Buralardan güç alan Türk Ordusu Çanakkale Savaşı’nda destanlar yazdı.
Başta Kahraman Gazi Osman Paşa olmak üzre Yeni çağı açıp Yeni çağ kapatan Sultanımız Fatih Sultan Mehmet’in Aziz ruhuna, mübarek şehitlerimizin, deprem şehitlerimizin ve tüm geçmişlerimizin ruhlarına El Fatiha.
Bizde BGSAM olarak Plevne Kahramanımız Gazi Osman Nuri Paşamızı Evlad-ı Fatiha’nlar için vermiş olduğu bu kahramanlık ve fedakarlıktan dolayı minnet ve şükran duygularımızla yâd ediyoruz. 05.Nisan.2023
Dr. Nedim BİRİNCİ
TARİHÇE;
XIX. yüzyıl Osmanlı tarihinin en önemli direniş mücadelesini teşkil eden Plevne müdafaası, Gazi Osman Paşa kumandasındaki bir kolordu tarafından kendilerinden çok daha üstün Rus-Rumen ordusuna karşı bugün Bulgaristan’ın kuzeyinde yer alan Plevne önlerinde gerçekleşmiştir. Rusya 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açtığı zaman Gazi Osman Paşa, Sırp ve Rumenler’in muhtemel hareketlerine mani olmak için Vidin’de, Tuna cephesi başkumandanı Serdârıekrem Abdülkerim Nâdir Paşa’nın emrinde bulunmaktaydı. Ruslar’ın Tuna’yı hiçbir ciddi mukavemet görmeden geçmeleri üzerine Osman Paşa 1 Temmuz sabahı 25.000 kişilik bir kuvvetle, Balkanlar’a doğru sarkmakta olan Ruslar’ın önüne bir engel çekmek ve Niğbolu Kalesi’ni kurtarmak üzere harekete geçti. Fakat Niğbolu’ya yaklaştığında Serdârıekrem Abdülkerim Paşa âcilen Plevne’ye yönelmesi için emir gönderdi. Osman Paşa 7 Temmuz 1877’de Plevne’ye ulaştı. Burada sahra istihkâmları inşa ettirdi, avcı hendekleri kazdırdı, topçu birliğinin büyük bir kısmını toprak siperler gerisine yerleştirdi. Emrindeki güçler yirmi beş tabur piyade, altı süvari bölüğünden ibaretti. O sırada müdafaa hazırlığını yaptığı Plevne Orhaniye, Sofya, Lofça ve Bulgarani’den gelen ana yolların kavşağında, Sofya’nın 138 km. kuzeydoğusunda Vid ırmağının kolu Tuçençe çayının kenarında küçük bir kasaba olup savaş sırasında hemen hemen bütün halkı Türkler’den oluşmaktaydı.
Grandük Nikola, Osmanlı kuvvetlerinin Plevne yöresinde toplanmakta olduğu haberini alınca ordusunun sağ tarafında böyle bir kuvvetin bulunmasına imkân vermemek için Batı Ordusu kumandanı General Krüdener’e hücum etmesi için emir verdi. General Krüdener’in sevkettiği General Schilder, 8 Temmuz’da henüz takviye almamış yorgun Osmanlı birliklerini tahkimsiz durumda bulunan bu mevkiden atmak için taarruzda bulunduysa da başarılı olamadı. I. Plevne Muharebesi diye anılan bu muharebede Ruslar savaşa katılan kuvvetlerinin yarısını kaybetti ve yetmiş dördü subay olmak üzere 3000 kadar ölü verdi. I. Plevne Muharebesi muzafferiyeti üzerine General Gurko, Balkanlar’dan tekrar kuzeye çekilmek zorunda kaldı. II. Abdülhamid, I. Plevne Muharebesi galibiyetinden dolayı Osman Paşa’yı bir telgraf yollayarak tebrik etti.
8 Temmuz yenilgisinden sonra Grandük, Krüdener’i yeni kuvvetlerle takviye ederek Plevne üzerine ikinci defa taarruzda bulunulması emrini verdi. General Krüdener, büyük kuvvetlerle Plevne önüne gelip General Schilder’e katıldı. Ruslar’ın bu sırada asker sayısı yaklaşık 60.000’e ulaşmıştı, ayrıca kırk-elli parça top bulunuyordu. Osman Paşa’nın kuvvetleri ise 33.000 muharipten ibaretti; ordunun top mevcudu ise elli sekizdi. 18 Temmuz sabahı başlayan muharebe güneş batıncaya kadar sürdü ve Ruslar geri çekilmek zorunda kaldı. Osman Paşa ikinci günü akşam üzeri birliklerine karşı taarruz emrini verdi; yirmi altı saat süren bir muharebeyi müteakip icra edilen bu hücum da Ruslar’ın bozguna uğramasıyla sonuçlandı. Firar eden Rus askerlerinin arkasından yetişen süvari birliği yakaladıklarını öldürdü, birçoğu da Osma deresine düşerek boğuldu. Osman Paşa’nın zafer haberi İstanbul’da büyük bir coşku ile karşılandı; kendisine birinci rütbeden bir kıta Nişân-ı Osmânî ile II. Abdülhamid tarafından kabzası altın bir kılıç, bir çift dürbün ve bir çift revolver verildi. Osman Paşa’nın II. Plevne Muharebesi’nde başarılı oluşunda topları istihkâmlara yerleştirerek âdeta seyyar tabyalar durumuna getirmek suretiyle tesirli bir atış gerçekleştirilmesi yanında piyadelerini toprak siperler ardına gizleyip karşı ateşten korumasının büyük rolü olmuştur. Osman Paşa ordusunun modern Maritini-Henri tüfekleri ve bol miktarda cephane ile techiz edilmiş olması, Rus piyadesinin ellerinde seri halde ateş etmeyen eski model tüfekler bulunması bu zaferleri sağlayan unsurlardan bir diğeriydi. Osman Paşa’nın verdiği rapora göre II. Plevne Muharebesi Ruslar’a 8000’den fazla ölü ve bunun iki üç misli yaralıya mal olmuştu. Osman Paşa ise yine kendi ifadesine göre 100 şehid ve 300 kadar yaralı vermişti. Elde edilen bu galibiyetle savaşın istikbali Tuna’nın 30 km. güneyindeki bu küçük kasabada düğümlendi. Osman Paşa’nın savunma savaşı stratejisine yepyeni unsurlar getirdiği daha muhasaranın ortalarında iken kabul edilmişti.
Gazi Osman Paşa’nın bu galibiyetlerden sonra Rus ordusuna karşı en büyük zaferi 11 Eylül 1877’de kazanmış olduğu III. Plevne Muharebesi’dir. Yenilgi neticesinde Rus liderlerini karamsarlık ve kendilerine güvensizlik sarmış, hatta Grandük Nikola Tuna’nın gerisine çekilmeyi teklif etmiş, fakat imparator ve Rus savaş bakanı Milivtin tarafından bu fikrinden vazgeçirilmiştir. Rumen ordusunun katılımı ve yeni Rus takviyelerinin gelmesiyle süvari ve piyade mevcudu 100.000’i aşan Ruslar’ın 432 topu bulunuyordu. 7 Eylül sabahından 11 Eylül sabahına kadar gece gündüz süren çok şiddetli bir topçu ateşinin ardından 11 Eylül günü Rus ordusunun sabahtan akşama kadar devam eden umumi hücumu da başarısızlıkla sonuçlandı. Üç general, 350 subay ve 15.200 askerin ölümüyle Rus zayiatı 15.550 kişiyi bulmuştu. Osmanlı tarafında ise 3-4000 şehid ve yaralı vardı. Bu yenilgi karşısında çaresizliğe düşerek geri çekilen Ruslar, Niğbolu-Rusçuk-Şıpka üçgeni içerisinde âdeta mahsur kaldılar. Bu muzafferiyet üzerine II. Abdülhamid bir telgraf ve beraberinde bazı hediyeler göndererek Osman Paşa’yı tebrik etti, kendisine gazilik unvanı verdi. Ruslar III. Plevne Muharebesi’nden sonra burasının savaş yolu ile zaptedilemeyeceğini anlamışlardı. Eylül ortalarında yalnız Plevne önlerindeki zayiatları ölü ve yaralı olarak 50.000’e yaklaşmıştı. Bu sebeple kuşatma faaliyetine geçilmesine karar verildi. Plevne önündeki kuşatma ordusu kumandanlığını General Totleben yapacaktı. General Gurko’nun Gurno-Dubnik ve Teliş mevkilerini geri almasıyla Plevne tamamen muhasara altına alındı.
Elindeki erzakın ancak kısa bir süre yeteceğini anlayan ve teslim olmakla huruç hareketinde bulunma şıklarıyla karşı karşıya kalan Osman Paşa yapılan müzakerelerden sonra huruç hareketine karar verdi. 10 Aralık sabahı ordusunu ikiye ayırdı ve muhasara hattının yakınına kadar sokulup Ruslar’ın bulunduğu ilk istihkâmlara saldırdı. Birinci fırka Rus hattını yarmaya başlayarak üç büyük istihkâm ve on bir kadar topu zaptettiyse de huruç hareketini tamamlamak için ihtiyata bırakılmış olan 20.000 kişilik kuvvetin zamanında muharebeye katılamaması neticesinde zayıf düştü ve bir süre sonra başarısızlığa uğradı. Bunu haber alan Osman Paşa, Vid suyundan ric‘ata karar verdi. Fakat bu sırada Rus-Rumen topçularının ateşi sonucu atı bir şarapnel parçasıyla vuruldu, kendisi de sol bacağından yaralandı. Neticede huruç hareketi geri püskürtüldü. Plevne ordusu önden ve arkadan kuşatıldı. Bu durum karşısında Osman Paşa mukavemetin imkânsızlığını gördü ve maiyetinde bulunan kumandanların ısrarı sonucu teslim olmaya karar verdi. Plevne’nin düşmesi Rus kuvvetlerine İstanbul yolunu açmış, savaşın seyrinde Ruslar’ı bir süre durdurmak dışında herhangi bir fayda sağlamamıştır. Ancak burada yapılan müdafaa hareketi, bütün Osmanlı ülkesinde yeni bir direniş ruhu ve millî heyecana yol açtığı gibi Avrupa kamuoyunda da büyük yankı bulmuştur.