ÜÇÜNCÜ BULGAR PROJESİ

Rafet ULUTÜRK

1991 Anayasası ile hayat buldu.

Bu proje de Moskova’da tasarlandı. Ancak bu kez geçiş, barışçı bir yöntemle sağlandı. Komünist Partisi cezalandırılmadan, sadece adını değiştirip Sosyalist Parti maskesiyle politik arenada kalmaya devam etti. Bulgar devletinin omurgasını oluşturan, Moskova’ya bağlı istihbarat güçleri de olduğu gibi yerlerinde bırakıldı.

Böylece eski düzenin kalıntıları “yeniden doğmuş” gibi gösterildi, ama aslında hiçbir şey köklü şekilde değişmedi.


TÜRKİYE’NİN ROLÜ VE BATIYA YÖNELİŞ

Bulgaristan’ın Batı uygarlığına yönelmesine bu defa Türkiye Cumhuriyeti yol açtı.

  • 2004’te NATO üyeliğinde TBMM’nin verdiği destek,
  • 2007’de Avrupa Birliği üyeliğinde engel çıkarmaması…

Bunlar Bulgaristan için dönüm noktaları oldu. Oysa Türkiye, Bulgaristan Müslümanlarının eşit vatandaşlık ve eğitim haklarından mahrum bırakılmasını gerekçe göstererek bu üyeliklerin önünü kesebilirdi. Yapmadı. Destek verdi.

Buna rağmen, yeni sistemde de etnik azınlıkların hakları askıda kaldı. Uluslararası antlaşmalar uygulanmadı. Soykırım suçluları serbest dolaştı. Bulgar yaşam tarzı zorla dayatılmaya devam etti. Gençler ve kalifiye kesim yurt dışına göç ederken, ülkede yaşlı ve eğitimsiz bir tabaka sefaletle baş başa bırakıldı.

Bulgaristan’ın yönetimi suni zenginler, oligarşi temsilcileri, rüşvet ve yolsuzlukla büyüyen küçük bir zümrenin elinde kaldı. Türklerin adına konuşan ama millete faydası olmayan Ahmet Doğan ve Delyan Peevski gibi isimler de bu çarpık düzenin parçası oldu.

Bugünkü Bulgar Projesi görünürde Batıya yönelmiştir. NATO ve AB üyeliği, ABD üsleri, F-16 uçakları alımı bunun kanıtıdır. Fakat gerçekte ülkenin bağımsız bir iradeye sahip olduğu şüphelidir.


GÖÇ SELİ VE TÜRKİYE’NİN PAYI

Son yıllarda Balkanlar üzerinden Batı’ya yönelen sığınmacı akını, Bulgaristan’ı çöküşün eşiğine getirdi. İşte bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, göç selini durdurarak Bulgar halkını toptan göç etmekten ve Bulgar devletini bu yük altında ezilmekten kurtardı.


DÖRDÜNCÜ BULGAR PROJESİ

9 Eylül 2019’da açıklanan komplo, Moskova’da hazırlanmıştı. Bu yeni proje, Batıya yönelmiş Bulgar devletini devirmek, yerine Rusya’ya bağlı yeni bir düzen kurmak için kurgulanmıştı. Siber saldırılar, medya operasyonları ve “Rusofil” hareketleri bunun işaretleriydi.

Ama bu kez oyun bozuldu.
ABD, İngiltere ve diğer müttefiklerin desteğiyle, Bulgar Savcılığı harekete geçti. Rusya’ya bağlı darbe hazırlıkları ifşa edildi. Planlanan “Dördüncü Bulgar Projesi” başlamadan sona erdirildi.


SONUÇ

Bu kavga eskidir, devam edecektir.
Ama son bulması bizim birlik ve beraberliğimize, inancımıza ve mücadelemize bağlıdır.

Biz hiçbir zaman Rusofil olmadık, olmayacağız. Biliyoruz ki bizim hakkımızda da yalan yanlış raporlar yazılacak. O raporları yazanların, Rus parasıyla saraylarda yaşayanların, halkı aldatanların günleri sınırlıdır.

Geçmişi hatırlayalım:

  • Birinci Proje dedelerimize zorla imzalatıldı.
  • İkincisi sahte referandumlarla kabul edildi.
  • Üçüncüsü olan 1991 Anayasasını biz imzalamadık.
  • Dördüncüsünü ise Bulgar Savcılığı durdurdu.

141 yıllık yolculukta gerçek hep aynıydı: Rusya’nın gölgesinde bağımsızlık yoktu.

Ben bu üç bölümlük yazımda, tarihin derinliklerinden gelen boğucu kokuları göstermek istedim. Çünkü Bulgaristan iki kez Rusya tarafından işgal edilmiştir. Bulgar milleti ve azınlıklar soyulmuş, zulüm görmüş, hak ve özgürlüklerin kokusunu bile alamamıştır.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Paylaşmayı unutmayın.
Gerçekleri öğrenmek isteyenler için sözümüz şudur:
Bizi izlemeye devam edin.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

four × three =